Rusya'nın, ABD'nin Polonya ve Çek Cumhuriyeti'ne füze kalkanı yerleştirmekten vazgeçmesine karşılık olarak ABD ve Batı'yla savaş halindeki İran'ı yalnız bırakacağına şüphe yok.
Büyük ülkelerin liderlerinin G-20 zirvesinde İran'a karşı üslubu sertleştirme konusunda anlaşması, ekonomik yaptırımların yolda olduğu anlamına geliyor.
Özelikle de Çin, ekonomik kazanımların yanı sıra Tayvan veya Uygurlara yönelik suçlarına sessiz kalınması, azınlıklar gibi iç konularıyla ilgili sorunlarının gündeme getirilmemesi karşılığında İran'a yönelik yaptırımları engellemez. Çin bu konularda ABD'yle pazarlık yapmıştı. Pekin'in Gazze savaşı sırasındaki alçaltıcı tutumu bunun kanıtı.
Bu da şunu gösteriyor: ABD Başkanı Barack Obama Bush politikalarını bırakmazken, Amerikan çıkarlarına zarar verecek olsa da İbrani devletinin endişelerine saygı duyuyor. İran'ın nükleer projesi ABD'yi tehdit etmiyor. Bu da Siyonist lobinin ABD'deki üstünlüğüne işaret. Zira mantık, Obama'nın Ortadoğu'ya yoğunlaşmayı bırakıp başta Çin, Rusya, Hindistan ve Brezilya olmak üzere Amerikan nüfuzunu tehdit eden büyük güçlerle mücadele etmesini gerektirir. Fakat Obama Bush'un hatalarını tekrarlıyor ve İbrani devletinin çıkarını ABD'ninkilerin önüne koyuyor.
Tüm bunlar, askeri seçeneğin ABD için son derece maliyetli olmasına rağmen yaşanıyor. Zira Tahran eli kolu bağlı durmayacak, Irak ve Afganistan'daki 160 bin Amerikan askerini elinin altında bulacaktır. Ayrıca askeri saldırıya maruz kalırsa başka misillemelerde de bulunacaktır. İran'ın gizli bir nükleer tesisi olduğunu açıklaması bu amansız saldırı için sadece bir bahane. Batı bu tesisin inşa edildiğini biliyordu. Dahası İran tesisi Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'na açtığını ilan etti.
Batılı ve İsrailli çevreler İran'daki iç karışıklık halini, uranyum zenginleştir-meyi durdurması karşılığında sunulan teşvik paketini kabul etmesi umuduyla saldırıları artırmak için fırsat olarak görü-yor. Bu gerginliğin akıbetini kestirmek zor, ancak en önemli göstergesi sır değil: Obama Bush politikalarına döndü.
(Ürdün gazetesi Düstur, 27 Eylül 2009)
Kaynak: Radikal