Gül'ün Erivan ziyaretiyle birlikte, Ermenistan ve Türkiye geleceğin geçmiş tarafından rehin alınmasını önlemeye yönelik bir fırsatı yakalamaya çalışıyor. Türkiye ve Kafkaslar'a büyük zarar veren bir tartışma hafiflemeye başlamış olabilir

Futbol hayal kırıklığı yarattı. Fakat Erivan'da Ermenistan'la Türkiye arasındaki Dünya Kupası eleme maçı neredeyse inanılmaz bir olaydı. Türklerin galibiyeti konu dışıydı. Gözler, Kafkaslar'ın en acı miraslarından birini gömmeye yönelik cesur bir girişim çerçevesinde (kurşun geçirmez camın arkasında olsa da) stadyumda birlikte oturan iki cumhurbaşkanının üstündeydi. Bu, bir Türk cumhurbaşkanının Ermenistan'a yaptığı ilk ziyaretti ve Rusya'nın Gürcistan istilasının bölgede gerginlik yaratmasından bir aydan kısa süre sonra gerçekleşmesi nedeniyle özellikle dikkat çekiciydi.
NATO üyeliğiyle Rusya'ya enerji bağımlılığı arasında sıkışan Türkiye, Rusya, Gürcistan, Azerbaycan, Ermenistan ve kendisini biraraya getirecek bölgesel bir girişim için bastırıyor. Bu bağlamda, Ermeniler ve Türkler geleceklerinin geçmiş tarafından rehin alınmasını önlemeye yönelik bir şansı yakalıyor. Bu şans, Ermenilerin, Türklerin Osmanlı İmparatorluğu'nda pek çoğu kadın ve çocuk olan 1,5 milyon Ermeni'nin öldürüldüğü bir soykırım yaşandığını kabul etmesi talebiyle ilgili tartışmayı da kapsıyor. 1923'te bu imparatorluğun halefi olan Türkiye, katliamlar, tehcir, açlık ve hastalık sonucunda yüzbinlerce insanın öldüğünü kabul ediyor, fakat bunun 1. Dünya Savaşı olduğunu, pek çok Türk'ün Ermeniler tarafından öldürüldüğünü ve Ermeni milislerin, Osmanlıların düşmanı Rusya'yla açıkça birlik halinde olduğunu ifade ediyor.
Acıların üstesinden gelmesi gereken tek taraf Ermeniler değil. Ermenilerin 1973-1994 arasında düzenlediği saldırılarda 42 Türk Dışişleri mensubu ve yakını öldürüldü. Türkiye, Karabağ savaşında Azerbaycan'a duyduğu yakınlıkla Ermenistan sınırını da kapattı; savaşta, Ermeni çoğunluğun bulunduğu bu bölgenin kendi kaderini tayin etmesini isteyen Ermeniler, Azerbaycan topraklarının yüzde 15'inden fazlasını ele geçirdi ve 700 bin Azeri'yi evlerinden etti (400 binden fazla Ermeni de Azerbaycan'dan ya kaçtı ya da atıldı).
Taraflar resmi diplomatik ilişkilerde bulunmuyor, ancak Türkiye Cumhurbaşkanı Gül'ün Ermeni meslektaşı Sarkisyan'ın davetiyle yaptığı ziyaret durup dururken gerçekleşmedi. Çok sayıda diaspora Ermenisi ilişkilerin normalleşmesinden önce soykırımın tanınmasını talep etse de, Türkiye bu konunun, üzerinde karşılıklı anlaşmaya varılmış tarafsız bir tarihçi komisyonuna bırakılması için bastırıyor. Ermenistan nisanda Sarkisyan'ı seçti; o da ülkesinin normalleşme arzusunu vurgulamaya başladı. Diplomatlar arasında önceden gizli yapılan görüşmeler şimdi daha hızlı ve daha şeffaf ilerliyor.
Türkiye'nin Ermenistan'la diyalog kurmasının Kafkaslar'da istikrar sağlamaktan öte birçok nedeni var. Bölgesel nüfuz arayışındaki Türkiye, 10 zorlu komşusuyla, özellikle de Kıbrıs'la ilişkileri geliştirmeye çalışıyor. AB'yle müzakereleri destekleyeceği düşüncesiyle sorun çözebildiğini göstermek istiyor. ABD'nin Ermeni soykırımını tanıması için yeniden çabalayacak Ermeni lobisiyle mücadelede de kendini savunabileceği bazı ahlaki noktalara da ihtiyaç duyuyor. Bölgesel sorunlar, Ermenistan'da da kafaları meşful ediyor. Kendini yeniden hissettirmeye başlayan Rusya'ya stratejik açıdan neredeyse tümüyle bağımlı olduğu, İran'la sınırı bulunduğu ve ticaretinin yüzde 70'inin istikrarsız Gürcistan'dan geçtiği göz önünde bulundurulursa, Ermenistan'ın geleceği güvende görünmüyor.
Türkiye'de önemli yorumcuların neredeyse tümü Gül'ün ziyaret kararını alkışladı ve anketlere göre, halkını üçte ikisi ziyareti onayladı. Emekli bir elçi, Türkiye'nin sınırı açarak, 1915 nedeniyle özür dileyerek, tazminat önererek ve sınır dışı edilenlerin torunlarına vatandaşlık verererek iyi bir şey yapacağını söyledi. Türkiye ve Kafkaslar'a büyük zarar veren bir tartışma hafiflemeye başlamış olabilir.

 

Kaynak: Radikal