Türkiye'nin Ermenistan'la uzlaşmaya eğilmesi, ülkenin tutumu ve Erdoğan'ın öncelikleri konusundaki kuşkuları gidermek bakımından çok işe yarayacak. İki ülke de cesur ve devlet adamlığına yakışır bir adım attı. Planlanan süreç başarılı olursa her iki taraf da kazanacak
Bir süredir işaretleri geliyordu, fakat Türkiye ve Ermenistan'ın 31 Ağustos'ta diplomatik ilişkiler kurmak, uzun yıllardır kapalı olan sınırı açmak ve geçmiş hakkında ciddi biçimde konuşmaya başlamak konusunda verdiği taahhüt harika bir haber. 14 Nisan tarihli 'Türkiye ve Ermenistan: Açılan Zihinler, Açılan Sınırlar' adlı raporumuzda da belirttiğimiz gibi, Türkiye'yle Ermenistan arasındaki normalleşmeden sadece ikili ilişkiler fayda sağlamayacak. Başarılı olursa, Türkiye ve AKP hükümetinin reformcu, bölgesel barış yapıcı ve AB üyelik sürecinde ilerlemeye cidden niyetli bir ülke sıfatıyla kazandığı, fakat son dönemde tekrar yitirmeye başladığı prestiji geri kazanabilir.
'Yol Haritası' çok makul
Ankara, Erivan ve Bern'deki İsviçreli arabuluculardan gelen kısa ortak açıklama, diplomatik ilişkilerin tesisi ve ikili ilişkilerin geliştirilmesi yönünde iki mutabakatın devreye sokulduğunu belirtiyor. İki taraf mutabakatları altı hafta içinde parlamento onayına sunma taahhüdünde bulunuyor - yani Türk ve Ermeni milli takımlarının Dünya Kupası elemeleri için 14 Ekim'de, Bursa'da yapacağı futbol maçından iki gün öncesi. Türkiye, Ermenistan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan'a yönelik maç davetinin kabul edileceğini umuyor; mevcut süreç de Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Eylül 2008'de Erivan'da yapılan ilk maça gitmesiyle başlamıştı.
Metinleri Türkiye ve Ermenistan'da dolaşıma giren iki mutabakat da gayet makul bir plan ortaya koyuyor. 'Diplomatik İlişkilerin Tesisine Dair Mutabakat'ta iki taraf onayı takip eden ayın ilk gününde diplomatik ilişki kurmayı; karşılıklı diplomatik misyon göndermeyi; sınırı onay sonrası iki ay içinde tekrar açmayı; ve mevcut sınırı karşılıklı tanımayı taahhüt ediyor. Diplomatik açılımla eşzamanlı hayata geçecek olan 'İlişkilerin Geliştirilme-
sine Dair Mutabakat'taysa iki taraf enerjiden altyapıya, oradan turizme kadar bütün alanlarda işbirliğini teşvik etmeyi; dışişleri bakanlıkları düzeyinde düzenli bir istişare mekanizması kurmayı (bu mekanizma hükümetlerarası bir ana komisyonu ve yedi alt komisyonu da içerecek); her iki tarafın kültürel mirasının korunması için ortak faaliyette bulunmayı ve konsolosluklar arası işbirliği oluşturmayı taahhüt ediyor. Mutabakatlar, bütün adımların ve komisyonların dört ay içinde tamamen uygulanacağı ve fiiliyata geçirileceği ayrıntılı birer takvim içeriyor.
Çetrefilli bir mesele olan Osmanlı dönemindeki Ermeni katliamlarının nasıl tanımlanacağına (yaygın olarak Ermeni soykırımı diye niteleniyor, fakat Türkiye bunu reddediyor) yönelik ise 'İlişkilerin Geliştirilmesine Dair Mutabakat'ta "iki ulus arasındaki güveni yeniden tesis etmek amacıyla tarihsel boyutta bir diyalog başlatılması" öngörülüyor.
Bu diyalog çerçevesinde, "mevcut sorunları tanımlamak ve tavsiyeleri formüle etmek için tarihsel
kayıtlar ve arşivler tarafsız bilimsel bir biçimde incelenecek." Bu inceleme, hükümetlerarası ana komisyona
bağlı, 'Ermeni, Türk, İsviçreli ve diğer uluslararası uzmanların yer alacağı bir tarih alt komisyonu' tarafından yürütülecek.
Rusya ve ABD de katkı sağladı
Kısacası Türkiye ve Ermenistan cesur ve devlet adamlığına yakışır bir adım atmış durumda. Süreç başarılı olursa her iki taraf da kazanacak. Ermenistan kuşatılmış ve abluka altına alınmış olma hissiyatının üstesinden gelecek, Batı'ya doğru yeni bir ticari ve psikolojik kapı açacak, Türkiye'de çalışan on binlerce Ermeni'nin çıkarlarını daha fazla koruyabilecek, elektrik enerjisi fazlasını pazarlayabilecek ve doğu Türkiye'deki birçok Ermeni kültürel ve dini mekanına daha kolay ulaşabilecek.
Türkiye için de kazanımlar en az o kadar önemli olacak: Avrupa ve Batılı ortaklarına Ermenilerle tartışmalı katliamlar meselelesini çözmek yönünde çalıştığını gösterebilecek; Kafkaslar'daki üç komşusunun
hepsiyle ilişkilerde istikrar, refah ve işbirliği sağlama çabalarında yeni bir merhale kaydedecek; ve nihayet, Ermenistan'ın sınırlarını tam ve açık olarak tanıması noktasına ulaşacak.
31 Ağustos'ta atılan normalleşme adımı aslında nisanda bekleniyordu, fakat Türkiye anlaşmadan çekilmişti. Bütün bunlar 22 Nisan'da açıklanabilirdi ve muğlak bir yol haritası söz konusuydu. Bu kararsızlık belli ki Bakü'den (Türkiye'nin en büyük ucuz doğalgaz tedarikçilerinden biri ve ayrıca iki ülke arasında yakın kültürel bağlar söz konusu) gelen baskıdan ve milliyetçi muhalefetin Ermenistan'la uzlaşmaya sert karşı çıkışından kaynaklandı. Süreç, Tür-kiye'nin AB üyeliğine yönelik reformları fiilen durdurduğu, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın AB'den umudunu kesip Rusya ve Ortadoğu'da başka alternatiflere bakıyor göründüğü ve Türkiye'nin Ortadoğu meselesinde İsrail'e yönelik sert eleştirilerle taraf belirliyor izlenimi verdiği bir döneme de denk geldi.
Ermenistan'la normalleşme sürecinin tekrar rayına sokulduğu haberi işte bu yüzden Türkiye'nin doğrultusunu belki tekrar değiştirdiğinin sinyali. Son birkaç aydır Türkiye ve AKP hükümeti başta iki zorlu meselede (Irak'taki Kürdistan Bölgesel Yönetimi'yle temas kurup barışmak ve kendi kalabalık Kürt toplumuyla uzlaşmak yönünde sıkı bir çerçeve oluşturmak) ilerlemek için de büyük çaba harcıyor. Türkiye'yle Ermenistan'ın normalleşmesi konusundaki ilerlemeye alışılmadık bir durum da katkı sağladı: Görünen o ki, Rusya ve ABD uzlaşma yönünde benzer bir sonuç alınması için ayrı ayrı çalıştı ve Ermenistan'la Azerbaycan arasındaki Dağlık Karabağ ihtilafının çözülmesi için daha aktif bir gayret sergiledi.
İnkâr karşıtları itibar kazanacak
Türkiye'nin şimdi Ermenistan'la uzlaşmaya tekrar eğilmesi, ülkenin tutumu ve Erdoğan'ın öncelikleri konusundaki kuşkuları gidermek bakımından da çok işe yarayacak. Türk halkının yüzde 70'inin Gül'ün eylüldeki maç jestini desteklediğini gösteren anket sonuçlarına ve Türkiyeli aydınların son 10 yıldır 1915'teki Ermeni katliamlarına dair eski moda milliyetçi inkâr anlatısını reddetmek yönünde gösterdiği büyük gayretlere ciddi bir itibar kazandıracak. Normalleşme Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nin dile getirdiği 'komşularla sıfır sorun' ve 'barış' hedeflerinin de gerçek bir muhteva edinmesini sağlayacak.
Bununla birlikte, Ermenistan'la uzlaşma Avrupa'da haklı olarak son derece müspet bir dikkat çekse de, bir sonraki sınav için çok beklemek gerekmeyecek. Türkiye gelecek birkaç ay içinde inatçı Kıbrıs sorununa çözümü hızlandırmanın bir yolunu bulmak zorunda; aksi takdirde AB üyeliği sürecinin fiilen durma noktasına geldiğine tanık olacak. (Uluslararası Kriz Grubu'nun başkanı, 1 Eylül 2009)
Kaynak: Radikal