Türkiye'de darbe tezgâhladığı iddia edilenlerin yargılandığı dava (ikincisi dün başladı) ülkenin modern tarihinde pekâlâ bir dönüm noktası olabilir. İki davadaki 142 sanık arasında emekli generaller, gazeteciler ve akademisyenler var. Hepsinin aşırı milliyetçilerden oluşan karanlık Ergenekon şebekesinin üyeleri olduğu söyleniyor. Yaygın kanaat, son 10 yıldır bir dizi suikastın ve insanların kaybolmasının arkasında bu şebekenin olduğu yönünde. Bu grup şimdi de İslamcı AKP'nin başında bulunduğu seçilmiş hükümeti devirme planları yapmakla suçlanıyor.
Bu adıma alkış tutup tutmamak, Türkiye'nin militarist geçmişiyle bağını koparıp modern bir devlet haline gelmesi gerektiğine ne kadar inandığınıza veya dine dayanan bir hükümetin Türkiye Anayasası'nın
laik temelini ortadan kaldırma niyetinde olmasından korkup korkmadığınıza bağlı.
Birçokları için bu kişilerin başarıyla yargılanması demokratik devletin ordunun gücüne karşı kazandığı bir zafer olacak. Silahlı kuvvetler 1960'tan bu yana dört hükümeti darbeyle devirdi ve 2. Dünya Savaşı sonrası dönemin büyük bölümünde generaller, yargıyı kontrol ederek, Türk toplumunun her kesimi üze-
rinde yaygın bir nüfuz kullandı.
Bazıları içinse (buna bazı Batı yanlısı liberaller de dahil) ordu, bütün hatalarına rağmen, modern Türk devletinin kurucu atası olan Mustafa Kemal Atatürk'ün ortaya koyduğu laik anayasanın garantisi konumunda. Bu kesim, davaların amacının Türk toplumunun giderek İslamileştirilmesine karşı çıkanlardan kurtulmak olduğundan şüphe duyuyor. Bu açıdan şu an tanık olduğumuz şey, yaşanması kaçınılmaz olan bir savaş. Başbakan Tayyip Erdoğan geçen yıl tekrar iktidara seçilip kendi adamını hayati önemdeki cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturtur oturtmaz silahlı kuvvetlere yüklenecek bir konum elde etti ve görünen o ki bu adımı atmaya da karar verdi.
Bu, dünyanın kalanının, AKP'nin dini tasarımları konusunda muhaliflerinin inandığından çok daha az kararlı olduğunu kanıtlaması umuduyla, ancak dışarıdan izleyebileceği bir kavga. Zira bir şey kesin. Türkiye siyasi meselelere askeri müdahaleden çok çekti. Gerçekten modern olacaksa, bu ikisi arasında açık ve kesin bir ayrım yapmak zorunda. (Başyazı, 21 Temmuz 2009)
Kaynak: Radikal