Yeni Ahit’te şöyle yazar: “Tövbe eden bir günahkâra cennette, 99 inanandan daha çok mutluluk vardır.” Bu doğruysa, Papa 16. Benediktus’un doğum kontrolüne dair son sözleri epey cennet mutluluğuna vesile olacaktır.
Papa, yeni bir kitapta, prezervatiflerin bazı durumlarda kabul edilebilir olduğunu söyleyerek on yıllardır var olan Katolik dogmasını değiştirdi. Verdiği örnekse, HIV bulaştırma riski olan erkek fahişelere dairdi. Bu insan grubu için prezervatif kullanmak ‘ahlak sahibi olma yönünde bir ilk adım’ teşkil edebilirdi.
Ciddi değişim
Gönülsüzce verilmiş bir ödün bu. Papa ‘HIV enfeksiyonu tehlikesiyle başa çıkmanın yolunun’ prezervatifler olmadığı iddiasını sürdürüyor. Bu musibetin temel sebebinin, hâlâ devası bulunmayan bir virüsün rastgele mutasyona uğramasından ziyade, cinsel ahlaksızlık olduğuna hâlâ inanıyor gibi görünüyor.
Ve Papa’nın erkek fahişelere yaptığı vurgu da Vatikan’ın çok uzun zamandır AIDS’in hem eşcinsel hem heteroseksüel toplulukları etkileyen bir kriz olduğunu reddetmesini yankılıyor. Fakat bazı durumlarda prezervatif kullanımının doğru sayılabileceğini ve bunun bir ‘sorumluluk meselesi’ olduğunu kabul etmekle Papa Vatikan’ın çizgisini ciddi biçimde değiştirmiş oluyor.
Katolik Kilisesi’nin liderinin doğum kontrolüne yönelik mutlak yasağın olası istisnaları bulunduğunu kabul etmesi bir devrim anı olabilir. Telafi edilmesi gereken çok hata var. Kilisenin AIDS’in önlenmesi konusundaki sicili utanç verici. Vatikan’ın doğum kontrolüne yönelik geleneksel katı tutumu, temsilcilerinin yıllar içinde bazı sahte bilimsel iddialar ortaya atmasına yol açtı. Müteveffa New York Kardinali John O’Connor prezervatiflerin AIDS’in yayılmasını durdurabileceği fikrini ‘büyük bir yalan’ diye niteliyordu. 2003’te Vatikan’ın en kıdemli kardinallerinden biri HIV’nin prezervatiflerdeki ‘küçük deliklerden’ geçebileceğini söylüyordu.
Keskin kopuş olmayabilir
Bu rahatsız edici inkâr ve yanlış bilgilendirme bağlamında yeni yaklaşım işaretleri ilerleme olarak görülmeli. Papa’nın sözlerinin geleneksel Katolik öğretisinden keskin bir kopuşun işareti olup olmadığıysa henüz belirsiz. Fakat arka planında ne olursa olsun, dünya Katolik Kilisesi’nin AIDS konusunda kapılarını nihayet aklın ışığına açmış olmasından dolayı sevinç duymalı. (Başyazı, 22 Kasım 2010)
Kaynak: Radikal