Hiçbir Arap yetkili bizlerin en kötü Arap şartlarında olduğumuzu inkâr etmiyor.
 
Ortada bizlerin bölgedeki en kötü şartlarda olduğumuzu ve geleceğin daha kötü ve tehlikeli olacağını, fırtına koptuğu takdirde ülkelerin güvenliğini ve bazen bütünlüğünü tehdit edeceğini düşünenler var. Üst düzey bir yetkilinin kötü şartların bu dereceye vardığını açıkça itiraf etmesi, kendisine zor gelir. Zira bu türden açıklamalar etkisini kendi ülkesi ve başka ülkelerle ilişkilerinde gösterebilir. Bu yüzden gazetecinin önünde olayı konuşanın adını gizlemesi sonrası aktarmak dışında bir seçenek kalmıyor. Bir Arap yetkiliden El Hayat okuyucuları için tehlikeler listesini özetlemesini istemiştim. Bana şu cevabı vermişti:

Pakistan'ın yaşadığı Iraklaşma hali aslında Hindistan'dan ayrılmasıyla doğan bu nükleer devlette büyük bir krizin patlak vermesi uyarısı yapıyor. Bu ise bizlerin Barack Obama yönetiminin Pakistan-Afganistan krizine boğuluşuna sahne olmamız anlamına gelmektedir. Bu kriz Obama yönetiminin heybetini, imkânlarını ve vaktini alıyor, dünyanın başka bölgelerine ilgi göstermesini ve etkin roller oynamasını engelliyor. Bize düşen, bu türden bir krizin Hindistan ve Çin gibi Rusya'yı da ilgilendirdiğini hatırlatmaktır. Çünkü bu kriz devler kulübündeki güçler dengesi için bir test oluşturacaktır.

Bu Amerikan iştigali Filistin Başkanı Mahmud Abbas'ın görevi bırakma eğilimini artıracaktır. Bu türden bir adım, müzakere mantığının ve bölgedeki ılımlılık ekseninin açık yenilgisi anlamına gelecektir. Böyle bir ortamda yeni bir intifada patlak verebilir. Kudüs ve Aksa'ya yönelik İsrail uygulamaları sebebiyle çekişme dinî savaş yapısı aldı. Kim bilir belki de El Kaide ses getiren askerî bir eylemle bu kapıdan müdahale edebilir.

Ortada bir başka tehlike daha var. O da Binyamin Netanyahu'nun, Obama yönetimini, Pakistan-Afganistan dosyasındaki kafa karışıklığını İran nükleer tesislerine yönelik askeri operasyon için kullanması. İran'ın saldırıya misillemede bulunmaması zor ihtimal ve baskın görüş, bölge düzeyinde bir cevabın ABD'yi çekişmeye girdireceği yönünde. Böylelikle büyük bir yangın karşısında olacağız.

Bir başka tartışmalı sahanın Lübnan olduğunu görebiliriz. Hizbullah'a İran silahları taşıdığı belirtilen gemiye el konulmasıyla ilgili İsrail rivayetlerinden sonra daha dikkatli olmak gerekli. İsrail, İran'ın bölgedeki kollarına karşı koymak gerekçesiyle kapsamlı yıkıcı intikam operasyonu başlatmak için Güney Lübnan'dan atılan füzeleri kullanabilir.

Yemen'de yaşanan çatışmaların ve Husilerin karışıklığı sınır ötesine taşıma girişiminin tehlikesini unutmamalıyız. Ortada seçim takviminin yaklaşmasıyla birlikte Irak'ta şiddetin yükselmesi ihtimalleri var. Yine bölgede bazı hassas veya kırılgan noktaları endişelendiren sınır ötesi mezhep gerginliği söz konusu.

Arap yetkilinin sözleri beni endişelendirdi. Felaket senaryosunun önünün kesilmesi için yöntemlerin ne olacağını sorduğumda bana şunu ifade etmekle yetindi: "Barış girişiminin kurtarılması, müzakerelerin canlandırılması, Netanyahu hükümetinin frenlenmesi, Golan'ın Suriye'ye iadesine kapının açılması ve İran'ın kendisine sunulan son teklifi kabul etmesi."

Bölge yangınlarının Arap topraklarında patlak verdiğini hatırlatmaya gerek yok. İstikrarın sarsılması Arap ülkelerini hedef alıyor. Yine tehlikeler listesine yönelik Arap cevabı kaçınılmaz ve gerekli. Arap-Arap uzlaşıları tamamlanmadı ve Araplar hiçbir garanti veya şemsiye olmaksızın fırtınayı bekliyor.
GASSAN ŞERBEL - Londra'da Arapça yayımlanan El Hayat gazetesi

Kaynak: Zaman