Lübnan’ın geçici başbakanı Saad Hariri’nin, Şehitler Meydanı’ndaki son gösterinin görüntülerini gördüğünde neler hissettiğini bilemiyorum. Fakat rahatlama hissetmesi, 14 Mart grubunu halkı geri kazanması olarak görmesi hakkı. Bu grup, gösterilerle meydanı doldurmakta başarılı oldu. Kendisini hedef alan darbelerin etkilerini aştığı mesajını verdi. Gizlice tekrarladığı şeyleri, bu sefer açıkça dile getirmekte başarılı oldu. Libya halkının yarısını ve hatta daha fazlasını temsil etti. Hükümeti kurmakla görevlendirilen Necip Mikati’ye güvenoyu vermedi. Mikati’nin silah ve uluslararası mahkeme dosyasıyla ilişkisi daha da zorlaştı. Fakat Saad Hariri, 14 Mart grubu milletvekili çoğunluğuna sahip olsa dahi, iktidara gelemeyecek ve Şii oluşum içinde ciddi bir temsile ihtiyaç duyacak.

Bununla birlikte Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın rakiplerinin gösterisini izlerken neler hissettiğini de bilemiyorum. Zira yaşananlar, önemli ve tehlikeli. İlk defa Hizbullah, kendi silahı ve programına ilişkin böyle bir tepkiyle karşılaşıyor. İlk defa böyle büyük bir direnişin ve silahının devlet otoritesi dışında sürmesine karşı itirazlarla yüz yüze kalıyor.

Mikati’nin eli taşın altında
Hıristiyan Maruni lider Mişel Aun’sa, muhtemelen gösterilerden memnun kalmamıştır. Devlet isteyen, silah tekelindeki hakkını isteyen hatipler dinledi. Aun, iki kamp arasında köprü olmak gibi tarihi bir fırsatı kaçırdı.

Gelelim Mikati’ye... Onun sorunu, 14 Mart’ta kendi mezhebinden olanların da meydanda bulunmasıydı. Bu sakin ve ılımlı isim aslında tehlikelerle dolu bir görevi kabul ederek bir tür maceraya atıldı ve yükü ağır. Kendisini destekleyen grubu ikna etmesi ve karşı çıkan grubun öfkesini hafifletmesi gerek.

Bütün bunlar bir yana, eski Başbakan Refik Hariri’nin kanına toslamanın tehlikesi, bazılarının zihninden gitti mi? Uluslararası mahkeme konusuna farklı biçimde yaklaşmak daha iyi olmaz mı? Bu durumun ülkeye zararının hafifletilmesinin bir formülü yok mu? Direniş yanlılarıyla Hariri yanlıları arasında çatışma bir kader mi, yoksa yanlış hesapların sonucu mu? Dürzi lider Velid Canbolat’a iki kamp arasında köprü olma fırsatı verilemez mi? Maliyeti ne olursa olsun Suudi-Suriye denkleminin başarılı olması daha iyi değil mi?

Lübnan halkı, altı yıldır bir kor üzerinde yürüyor. Uzlaşı imzalamaktan başka bir çözüm yok. Çözüm, herkesin devlete ve kurumlarına dönmesiyle olur. Zira iki tarafın da yola köprüsüz devam etmesi, korların üzerinde yürümenin süreceği, hakikatin, adaletin, direnişin ve istisnasız bütün şehitlerin kanının zayi olacağı anlamına gelir.(Londra’da Arapça yayımlanan Hayat gazetesi, 14 Mart 2011)

Kaynak: Radikal