Britanya Başbakanı David Cameron’ın Gazze’yi ‘esir kampı’ diye nitelemesi müthiş bir durum. İsraillilerin hiç kimseden duymayı kabul edemeyeceği bir ifade bu. Cameron bu cezaevinin, insanların ve insani yardımların Gazze’ye özgürce giriş çıkışına izin verilerek açılmasını da istedi.
Britanya başbakanlarının, sözlü bile olsa Filistinlilere adil davranmasına alışkın değiliz. Bu nedenle, Cameron’ın ilk kez resmi ziyarette bulunduğu Türkiye’de yaptığı açıklamaların üzerinde uzun uzun durduk. Cameron’ın Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan olmadığını biliyoruz. Zira Londra da başbakanın gözlemlerinin ülke siyasetinde değişim anlamına gelmediğini açıklamakta kararlılık gösterdi. Fakat Cameron’un sadece ‘esir kampı’ ifadesini kullanması bile Avrupa’nın Gazze ablukasına ve İsrail’in sorumluluğuna yönelik bakışında gerçekçi bir değişime işaret ediyor.
Cameron’ı eleştirenlere göre, bir Hamas liderine Mossad ajanları tarafından Dubai’de düzenlenen suikastta sahte Britanya pasaportları kullanılmasından sonra bozulan Britanya-İsrail ilişkilerinin düzeldiği sırada, başbakan sert bir söylemden kaçınmalıydı.
The Guardian gazetesiyse, Britanya’da İsrailli sivil ve askeri yetkililerin Filistinlilere karşı savaş suçu işledikleri gerekçesiyle tutuklanması için işleve konulan yasada değişiklik yapılmasından dolayı İsrail’in rahat olduğunu yazıyor.
Londra’daki İsrail büyükelçisi Gazze halkının İsrail’in değil, Hamas’ın mahkumu olduğunu iddia ederek Britanya başbakanına yanıt vermekte gecikmezken, Cameron da Avam Kamarası’nda haftalar önce yaptığı konuşmada Gazze için aynı nitelemeyi kullandığını, fakat kimseden eleştiri almadığını söyleyerek kendisini savundu.
Cameron’ın düşmanlarıysa bu açıklamaları, başbakanın koalisyon ortağı olan Liberal Demokrat Parti’deki Filistinli dostlarına bağladı. İsrail basınıysa Cameron’ı sözde İsrail dostu olmakla suçladı. Britanya başbakanının geçmişte benzer şeyler söylemesine rağmen bu ifadeleri İsrail’le ilişkileri kötüleşen Türkiye’de tekrarlaması, açıklamalarına ilave bir önem kazandırıyor. (Katar gazetesi Vatan, 29 Temmuz 2010)
Kaynak: Radikal