Arap devrimleri ortasında Başbakan Erdoğan liderliğindeki AKP, parlamento seçimlerinde art arda üçüncü zaferini elde etti. Partinin anayasa değişikliği ve ekonominin güçlendirilmesi gibi hayati siyasi önceliklere sahip görevleri varken Erdoğan, partiye müstesna bir konum veren zafer sarhoşluğunun zirvesindeyken, İsrail ve başta ABD olmak üzere, dünyaya Ankara’nın Arap derinliğine uzanan stratejik ilişkilere sahip etkin bir başkent olarak kalacağını hatırlatmakta kararlıydı. Erdoğan, partisinin zaferini tahlil ederken, açık bir dille şehirlerden bahsetti. Bu zaferin sadece Türklerin değil, Ortadoğu’nun zaferi olduğunu ifade etti. Ayrıca İsraillilerin kızgınlık ve hayal kırıklığıyla karşılayacağı mesaj içinde, Ramallah, Nablus ve Gazze gibi kentlerin adını söylediğini kulaklarımızla duyduk.

Alternatif karizma
Erdoğan ve partisi, tarihi gözlem altındaydı. Gazze filosuna saldıran İsrail’e, gerektiği gibi davrandı. Bu saldırı, Türkiye’yle koalisyon yapısına sahip önceki ilişkilerin bozulmasına yol açtı ve Osmanlı torunlarının Arap dünyasının müttefiki olduğunu gösterdi. Araplar, Erdoğan’ı gerçek bağımsızlıktan beslenmeyen Arap dünyasında bulunmayan karizmaların alternatifi olarak gördü. Kâğıt üzerindeki istikrar, Arap dünyasını Batı’yla ilişkilerde dibe götürdü. Bu durum, önlerinde devrim kapısından başka çıkış yolu bulamayan gençleri harekete geçirdi.

Libya ve Suriye’deki gelişmelere yönelik Türk tutumunu takip edenler, Türkiye’nin Arap dünyasıyla yeni koalisyon yapma yolunda olduğunu ve Türklerin Arap dünyasıyla etkileşimini görüyor. Bu nedenle ‘Arap devrimlerinin destekçisi ve ümmetin müttefiki Türkiye’ye hoş geldin’ diyoruz. (Katar gazetesi Vatan, 16 Haziran 2011)

Kaynak: Radikal