Bugün Ramazan Bayramı. Kimileri neşe, sevinç ve sürur içinde karşılayacak bayramı; kimileri de hüzün, gam ve keder içinde.

Neşe ile karşılayacak olanlar, Ramazan boyunca Rabb'lerinin emirlerini harfiyen yerine getirmişler; 30 gün boyunca oruç tutmuş, teravih namazı kılmış, zekatını vermiş, evinde misafirler ağırlamış, mukabeleler okumuş, Ramazan'a mahsus günlük yaşama nisbetle ekstra denilebilecek bu ibadetlerle ayrı bir haz, ayrı bir lezzetle bütünleşmişler. Bayram, işte duyulan bu hazzın taçlandığı zaman dilimi. Bu sebeple olsa gerek, bayramda oruç ibadetine dur demiş Allah. Tabir caizse "Bugün benim sizlere ziyafet günümdür. Helalinden kazandığınız bu nimetlerimle yeme ve içme adına meşru her türlü zevki, hazzı tadabilirsiniz" demiş.

Bayram sabahı her evde aynı mı?

Pekala, tam aksi bir istikamette mesafe alanlara ne demeli? İnandığı halde oruç tutmayanlar, teravih kılmayanlar, mukabeleye gitmeyenler, zekât vermeyenler. Bunlar nasıl karşılayacak bayramı? Hadiseye dışarıdan bakan bir kişi olarak, o insanların birinciler gibi neşe, sevinç ve huzur içinde olacağını zannetmiyorum. Kültürel manada bayram kutlamaları değil kastını ettiğim. "Bayramınız kutlu olsun" tebrik ziyaretleri, büyüklerin ellerini öpmek, küçüklere hediyeler vermek, hatta tatil köylerine, sahil kenarlarına gitmeler; bunlar sıradan şeyler. Esas olan, o bayramı insanın içinde duymasıdır, hak ettiğine kendisinin inanmasıdır ki; bu da ancak Rabb'in emirlerini yerine getirmekle mümkündür. Bu nedenle kimileri de hüzün, gam ve keder içinde olacak dedim.

Olacaklar mı gerçekten? Oldular mı şimdiye kadar? Bunu bilemem; "olacaklar" tarzında kesinlik ifade eden bir tarzda konuşabilmek için söz konusu insanların her birinin teker teker vicdanına girip yaşadıklarını hissetmek lazım. Ben sadece inanan ve inancının gereklerini yerine getirenlerin hissiyatı ile düşünüyorum; çünkü ayne'l yakin biliyorum ki hak etmedikleri mükâfatlar karşısında ayrı bir burukluk yaşar bu cephenin insanları. İlahî emirleri yerine getirmediği, getiremediği zaman hayat kendisine zindan olur, yeryüzü bütün genişliğine rağmen dar gelir onlara. Basit bir misal; sabah namazına kalkamadığı an, bütün gün boyunca sarhoş gibi gezen insanın his dünyasında dolaşın; onun duyduğunu duyun, anlaşılır ne demek istediğim.

Her neyse; bu faslı kapatıp neşe ve hüzün özelinde bir başka sahaya geçelim. Öyle zannediyorum ki; bayramı, bu ve benzeri düşünceler içine hiç girmeksizin en güzel şekilde kutlayan çocuklardır. Onun için her bayramda "çocuk olmak varmış" derim. Çocukluğumun bayramlarını özleyişimin nedeni de bu. Çünkü çocuklukta dinî mükellefiyetin, 'oruçlarım, namazlarım kabul oldu mu-olmadı mı' sorularının, endişelerinin yeri yok.

Evet; çocukların ayrı bir dünyası vardır bayramda. Var ve yok mülahazalarına girmeden, onlar babalarının kendilerine alacakları yeni elbiseler, yeni ayakkabılar hayali ile dolup taşarlar Ramazan boyunca. Büyüklerin ellerini öpme zahmetine karşı alacakları harçlıkları düşünürler. Eğlence parklarında felekten çalacakları günlerle hayalen hemhal olurlar. Akranları ile bir araya geldiklerinde sohbetleri hep bu istikamette cereyan eder. "Geçen sene bu kadar para yaptım; şunu aldım. Bu sene...", "Geçen sene şu lunaparka gitmiştik, bu sene..." kulak kabarttığınızda, az duyduğunuz cümlelerden değildir. Varsın olsun ve helal olsun onlara. Yaşasınlar çocukluklarını doyuncaya kadar. Çünkü yarın kendilerini bekleyen çok farklı bir dünya var ve o gerçek dünyada bu türlü hayallere yer yok.

Pekala, İslam dünyası özelinde her yer için böyle mi? Bırakın İslam dünyasını kendi ülkemizde doğusuyla-batısıyla, kuzeyiyle-güneyiyle her bir insanımız bayramı bu duygularla mı karşılıyor? Olgunuyla, çocuğuyla herkes bunları mı hissediyor? Bu soruya "evet" cevabı verebilmeyi ne kadar isterdim. Demek ki cevap, hayır. Hayır; çünkü hayatın yüz yüze olduğumuz gerçekleri bizi başka vadilere sürüklüyor. Ramazan'ın son günlerinde, yaşanan sel felaketinde hayatını kaybedenlerin yakınlarını düşünelim mesela. Herkesin bayram sabahı sonrası evlerinde çoluk-çocuk neşe içinde kahvaltı sofrasına oturduklarında, onların ne tür bir hissiyat içinde olacaklarını tahmin ediyorsunuz? Terörle mücadele hadiselerinde aslan gibi evladını toprağa yenice vermiş annenin bayramının, bayram olacağını mı düşünüyorsunuz? Aylardır işsizlik belası ile kıvranıp evine sıcak çorba parası götüremeyen ve gayri insanî şartlar altında barakalarda yaşayan ailelere ne diyeceksiniz? Irak'ta, Afganistan'da silahların gölgesi altında ya da Afrika'da bir yudum suya, bir lokma ekmeğe muhtaç çocukların bayramı? Soruları uzatabiliriz ama meram anlaşıldı. İşin özeti şu ki; bayram gerek maddî gerekse manevî bağlamda herkese bayram değil.

yeni bir başlangıç olsun

Bir de bayramı tam anlamıyla manevî boyutta ve ahiret endeksli değerlendirip Hak'tan af senedi almakla eşdeğer görenler var. Hani laubaliliğin zerre miktarına tahammülü olmayıp kahkaha ile gülenlere: "Hayrola, cehennemden beraat mi ettin? Cennete girmeyi garanti mi ettin?" diye soran zihniyetin bayram telakkisi. Madem bayram neşedir, sevinçtir; en hakiki sevinç, insanın cehennem azabından azad olup cennete gittiği, Hakk'ın rızasına erdiği gündür. Ne güzel der Alvar İmamı Muhammed Lütfi Efendi.

"Mevlâ bizi affede/Gör ne güzel ıyd olur/Cürm ü hatalar gide/Bayram o bayram olur

Merhamet ede Rahîm/Dermanı vere Hakîm/utfede lutf-i Kadîm/Bayram o bayram olur

Feyz-i mehabbet-i Hak/Nur-i hidayet siyak/Cennet-i â'lâ durak/Bayram o bayram olur

Hakk'ı seven merd-i şîr/Kalbi olur müstenîr/Allah ola destigîr/Bayram o bayram olur"

Ve bir temenni; Ramazan biz farkında olmasak da, maddeten bedenimizi, manen de hissiyat ve latifelerimizi yaratılışı çizgisine çekti. Bize, bizi yeniden hatırlattı. Kul olduğumuzu bir kez daha hissetmemizi sağladı. Dünyayı önceleyen zihinlerimizi, hayat felsefemizi, yaşam tarzımızı yeniden gözden geçirme, muhasebe yapma imkân ve fırsatı sundu bizlere. Bu fırsatı hakkıyla değerlendirebilenler az veya çok mesafe kat' etti. Temennim şu ki; Ramazan Bayramı bu tür maddî-manevî seyahatlerimiz adına bir son değil aksine yeni bir başlangıç olur. Bu düşüncelerle herkesin bayramını tebrik ediyor; sağlık, sıhhat ve afiyet içinde nice bayramlara diyorum.
 
Kaynak: Zaman