2009 yılının son aylarına geldiğimizde Müslümanlara karşı olan potansiyel terörist yaklaşımının neredeyse sona erdiği kanaatine sahip olmuştuk.
Havaalanlarında yaşanan güvenlik önlemlerinden tutun, gayrimüslimlerle olan resmi-gayri resmi ferdi ve kurumsal ilişkilerimizde hep bu havayı seziyorduk. Fakat birden ve sanki bir yerden düğmeye basılmış gibi 11 Eylül zihniyeti yeniden hortlatıldı. 2009'un son günlerinde, Nijeryalı birisinin Amsterdam-Detroit seferini gerçekleştiren uçağa yaptığı düşürme girişimi, ardından Somalili bir başka Müslüman'ın karikatür krizinin sorumlusunun evine yaptığı saldırı, olayları tersine çevirdi.
Gerçeklerle yüzleşme ve teröre karşı her türlü önlemi almaya amenna; ama gerçek bu mu? Yani bazı ABD basınının yazıp-çizdiği gibi hakikaten her Müslüman potansiyel bir terörist mi? Aynı basın tarafından terörist eylemlere karşı gevşek bir tutum sergilediği iddia edilen ve sürekli eleştirilen Başkan Obama, uygulayageldiği bu terör karşıtı politikalarda yanılıyor mu? Müslümanların terörü ve terörizmi önleme bağlamında hiç mi faaliyetleri yok?
kaç kişi terör yüzünden suçlu bulundu?
İşte bu ve aynı istikamette benzeri sorulara cevap vermek amacıyla ABD ve dünya genelinde ön sıralarda yer alan Duke Üniversitesi'nin çeşitli departmanlarından üç öğretim görevlisi beraberinde oldukça kalabalık sayılacak bir heyetle ciddi bir araştırmaya imza atmışlar. David Schanzer, Charles Kurzman ve Ebrahim Moosa adlı uzmanların yaptığı bu araştırma, 6 Ocak 2010 tarihinde "Amerikalı Müslümanlardan terör karşıtı dersler" başlığı altında yayınlandı. Yayınlanan rapora göre araştırma grubu, 120 ayrı kişi ve grupla 2 ile 3 ay arası değişen zaman diliminde birlikte yaşamışlar. Sadece mikrofon uzatıp görüşlerini alma değil, evden camiye, işten alış-verişe, spordan çoluk-çocukları ile birlikte geçirdikleri zamana kadar hayatın her köşesinde Müslümanlarla birlikte olmaya çalışmışlar. Buffalo, Houston, Seattle ve Raleigh-Durham kentleri seçilmiş bu araştırma için. Yapılan çalışmalar rapora 3 ana başlık halinde yansımış. Bir, ABD içinde terörizmin yükselişi mübalağa mı yoksa gerçek mi; iki, Müslüman Amerikalıların radikalizme karşı aktiviteleri; üç, sonuç ve tavsiyeler.
Birinci bölümde çıkan sonuç oldukça ilginç; çünkü şahsen ben 11 Eylül'den bu yana teröre bulaşan, güvenlik kuvvetlerince yakalanıp adli merciler tarafından suçlu bulunan, suçunu itiraf eden, hüküm giyen veya yurtdışına sürülen insan adedini görünce rakamın daha yüksek olmasını bekliyordum. Yaklaşık 10 yıldır toplumu paranoyaya sürükleyecek ölçüde yapılan terör eksenli haberler, alınan önlemler, bizzat yaşadığım gerçekler beni böyle düşündürüyordu zira. Rakamlara dönelim; 139. Evet, sadece 139 kişi ABD içinde terör hadisesine bulaşmış ve suçlu bulunmuş. Bunun yıllara göre dağılımı şöyle: 2001, 2 kişi; 2002, 18 kişi; 2003, 24 kişi; 2004, 6 kişi; 2005, 9 kişi; 2006, 16 kişi; 2007, 16 kişi; 2008, 7 kişi ve 2009, 41 kişi. Bu tablonun manası ortalama yılda 17 kişi terör hadiselerine katılıyor. Bunların yaş ortalaması ise 28. 139 kişinin % 63'ü ABD doğumlu, % 22'sinin green (yeşil) kartı var, % 25'i vizeli, % 10'u ise illegal olarak ülkede yaşıyor. Etnik kimliklerine göre dağılım yüzdelerine gelince; % 24'ü Afrikalı-Amerikan, % 32'si Arap, % 20'si Somalili, % 24'ü Güney Asya ülkelerinden.
Pekala sonuç ne? Rakamlar ortada. Hesabı siz yapıp kararı verin. Kararınıza yardımcı olacak şu iki küçük detayı da bir kenara koyun. Bir; 2000 yılında 28 olan 'hate crime' yani Müslümanlara karşı nefretten kaynaklanan suç adedi, 2001 yılında 481'e yükselmiş. Bugüne gelinceye kadar da bu oran artarak devam etmiş. Sonuç; bugün 11 Eylül öncesine nispetle nefret suçu 5 kat daha fazla. İki; 11 Eylül'den bu yana ABD topraklarında başka sebeplerle gerçekleşen katl olaylarında ölen kişi sayısı 136 bin.
Bu iki detay bilgiden sonra kararınız nedir bilmem ama araştırma grubu ABD içinde terörün yükselmesi sorununun bir mübalağa olduğu kanaatinde. Bu kanaati de sosyolog Louise Cainkar'ın şu sözüyle bağlıyorlar: "Müslüman Amerikalılar, kendi memleketleri olan Amerika'da, gerçek anlamda güvensizlik hissi içindeler."
Müslümanların terörü önleme adına yaptıklarına gelince; araştırma grubunun her birerlerini teker teker delilleri ile birlikte ele aldıkları çalışmalar şunlar: Bir; kamuoyunda bilinenin aksine umumi veya hususi, halka açık veya kendi içlerinde terör ve şiddeti kınayan açıklamalar yapmaları. İki; self-policing denilen terör eylemlerine karşı kendi kendilerini kontrol etmeleri ve gerektiğinde güvenlik güçleri ile işbirliği yapmaları. Üç; cami, kültür merkezleri, etnik kuruluşlar, sivil toplum örgütleri, siyasi kurumlar gibi sosyal ağlarla grup oluşturmaları ve oluşan bu gruplarla hayatın içine girmeleri. Dört; siyasi sorumluluk alacak şekilde kurumsal münasebetlerde bulunmaya başlamaları. Ve beş; kimlik politikalarındaki değişiklik. 11 Eylül öncesi Arap, Pakistan vb. ülkelere nispetle kendilerini ifade eden Müslümanların, 11 Eylül sonrası Müslüman-Amerikalı diyerek ifade etmeleri. Konuya ilgi duyanların bu bölümde zikredilen beş ana başlığın detaylarını satır satır okumalarını tavsiye ederim. Her biri adına ezberleri bozan çok önemli örnek, mukayese ve değerlendirmeler var.
dinî bilgisizlik sorununu çözmek gerekiyor
Son bölüme gelince; araştırma grubu ABD'li yetkililere 7 tavsiyede bulunuyor. Bu tavsiyelerin sadece başlıklarını verelim. 1- Müslümanların siyasi alandaki hareketlenmelerini teşvik etmek. 2- Halka açık şiddet ve terör karşıtı açıklamaları desteklemek. 3- Kendi kendilerini kontrol bağlamında yerel ve federal güvenlik güçleri ile Amerikalı Müslümanlar arasındaki münasebeti geliştirmek. 4- Topluluk oluşturma çalışmalarına yardımcı olmak. 5- Sosyal servis kurumları aracılığı ile Müslümanlara ulaşım hizmetlerini ilerletmek. 6- Dinî bilgisizlik sorununu çözme adına yapılan çalışmalara destek vermek. 7- Ayrımcılığın önüne geçecek insan hakları veya sivil haklar çalışmalarını hızlandırmak.
Her türlü önyargılardan sıyrılarak, ilmi sorumluluk anlayışı çerçevesinde yapılan bu çalışmanın ABD ve dünya kamuoyunda ciddi ses getireceğine inanıyorum. Çalışmayı okumak isteyenler şu linkten ulaşabilirler: http://www.sanford.duke.edu/news/Schanzer_Kurzman_Moosa_Anti-Terror_Lessons.pdf
Kaynak: Zaman