Bir sorundan ötekine geçiyoruz. Karikatürler, Papa'nın konuşması, İslami başörtüsü ve Afgan burkasından sonra şimdi de minare sorununa geçtik.

Batı'nın gözü üzerimizde ve geçmişte komünizme yaptığını bize yapmaktan vazgeçmeyecek. Batılı aşırı sağ ile koruyucu köktenciliğimiz arasında kaldık. Çoğunluk bir yandan Batılı köktencilerin ve kindarlarının, diğer yandan bizim köktencilerimizin ve cehaletimizin rehini oldu.

Sessiz çoğunluğun bu iki aşırılıkçı grup arasındaki cehennemi koalisyonun engellenmesi için harekete geçmesi gerekmez mi? Niçin İslam bir gulyabaniye dönüşüyor? Niçin her fırsatta İslam'la ilgili abartılar ortaya çıkıyor?

İstatistiklere aşırılıkçıların oranı yüzde 5'i geçmiyor. Fransa Avrupa'nın en büyük Müslüman nüfusunu barındırıyor ve sayıları 5 milyon. Fransa İslam Konseyi Başkanı Muhammed Musevi'ye göre, bu kişilerin sadece yüzde 10'u cuma namazına gidiyor. Fransa'daki 2 bin mescitin sadece 20'sinde minare var. Bu camilerde namaz kılınıyor. Zira namaz için minare zorunlu değil. Ancak minare İslam'ın büyüklüğünün sembolü olarak onları korkutuyor.

Minareden mahrum kalmamızın, ABD'nin ikiz kulelerinden mahrum kalmasının misillemesi olduğunu söyleyebilirim. Semboller savaşı bazen gerçek savaştan daha tehlikeli. Almanya Başbakanı Angela Merkel "Almanya'da minare için engel yok ama çan kulelerinden yüksek olmaması şartıyla" diyor. Savaş 'kim daha uzun?' gibi bir temelde çocukça bir hal aldı.

Neyse ki bu kasılma bütün nüfusu kapsamıyor; Batı tek bir kütle değil. İsviçre'deki oylamaya gereğinden fazla anlam yüklememeliyiz. Avrupa ülkeleri demokratik ve özgür. İbadet etme izni veriyorlar. Ayrıca ibadet etmeme özgürlüğü de veriyorlar. Korkum, yüzeysel sorunların bizi gerçek sorunlardan alıkoyması. Bazen bizleri minare yasağı meşgul ediyor, bazen de Avrupa'daki Müslümanların çok azını ilgilendiren burka. Böylece sağcı hükümetler milyonlarca işsiz gurbetçiye yönelik görevlerini unutuyor. Dini sorunlarla dikkatleri başka tarafa çekmek istiyorlar.

Avrupa'daki Müslümanların çoğu sadece çalışma hakkı ve ayrımcılığa maruz kalmaksızın başkaları gibi insani muamele görmek istiyor. Temel talepleri bu. Yoksa burka, başörtüsü ve hatta minare değil. (Londra'da Arapça yayımlanan Şark ül Evsat gazetesi, 7 Aralık 2009)

Kaynak: Radikal