Bu sene 11 Eylül yıldönümünün solgun geçtiğini düşünüyorum. Fakat bu hissedilir sakinlik 11 Eylül'ün sona erdiği anlamına gelmez. İşin aslı 11 Eylül şu ana kadar hâlâ bölüm bölüm devam ediyor ve Batı'nın dış politikasını etkiliyor. 
 
Hiç kuşkusuz 11 Eylül, 21'inci yüzyılı esir alan olay. Bizler daha uzun süre onun gölgesinde, etkileşimleri ve kâbusu altında yaşayacağız. Batı dillerinde İslamcı köktencilik hakkında yayınlanan kitaplar hâlâ vitrinleri işgal ediyor, ilgi görüyor ve çok satılıyor. Köktencilik Batı ilgi odağında komünizmin yerini aldı. Komünizm Batılı Soğuk Savaş'ın 50 yılı boyunca meşgul etse de köktencilik de daha fazla olmasa da aynı sürede kendisini meşgul edebilir. Araplara veya İslam'a ön bir düşmanlık beslemeyen ılımlılar da dahil bütün Batılı liderler bu durumu itiraf ediyor.

Batılı düşünürler ve filozoflar da aynı eğilimi paylaşıyorlar ve size şu anlamda konuşuyorlar: 'İslam iç reformunu yapmadan önce kendisiyle bir kriz yaşıyor. Bu kriz had safhada olup uzayabilir ve iki veya 1,5 asır önce Batı Hıristiyanlığında yaşananlara benziyor. Dolayısıyla İslam'ın şartlarını anlamamız gerekli. Teşhir, yanlış saldırgan ve düşmanca politikalarla İslam'ı düğümlememeliyiz.' Büyük filozof Paul Ricoeur 2005 yılında ölmeden önce şöyle diyordu: 'Ben İslam'ın halihazırdaki zorlu krizinden çıkacağından, aydınlanma, hoşgörü, başka dinleri ve inançları tanıma yönündeki yolunu bir gün bulacağından eminim. Biz Hıristiyanlar modern dünyanın değerleriyle uzlaşmadan, kendi dinimiz ve geleneğimizin rasyonel yorumuna ulaşmadan önce kaç yıl savaştık?'

Aynı şeyi ünlü metafizikçi Hans Kung söylüyor. Kung Batılı siyasetçi ve gazetecilerin yüzüne şöyle haykırıyor: 'Her münasebette bizi İslam'dan korkutmayı bırakın artık. İslam sizi yutmak için size saldıran bir yaratık değil. Ne bu hezeyan! Sanki dünyanın bütün sorunlarının sorumlusuymuş gibi her sorunu İslam'a yapıştırıyorsunuz. Bu doğru değil. Bu sözler abartılı. Ortada Yahudi, Hıristiyan ve diğer dinlerden köktencilerin taassubu söz konusu...'

Bu ve diğer açıklamalardan anlıyoruz ki Batılı akil ve hikmetli isimler Arap-İslam dünyasının zor durumunu anlıyor ve İslam'dan bahsederken sorumlu bir dil kullanıyor. Üsluplarında kurtuluşa götürecek doğru yolu izlemesi noktasında İslam'a destek olma ve ilişki kurma kararlılığı gözlemlenir. Dolayısıyla sokaklarımıza hakim olan bazı köktenci milliyetçi gürültülü akımın bizi yanıltmaya çalıştığının aksine Batı tamamı sağır, dilsiz ve kör tek bir kütle değil. Fakat sorun Batı'da bize düşman aşırılıkçı sağcı akımda. Bu akım İslam dünyamızın kendi sorunları içinde tökezlediğini ve patlamalarıyla dünyayı meşgul ettiğini düşünüyor. Hatta Batılı halkların zihninde Arap ve Müslüman hakkındaki kötü imajı derinleştirmek için El Kaide'nin her gün yeni ve büyük patlamalarda bulunmasını arzuladığını düşünüyorum. Her iki cephede kendilerini aşırılık ve karşı aşırılık tarafından kuşatılmış bulan iyi niyetli insanlar var. Dolayısıyla Batı kendi beyinsizlerini bizden alıkoysun ki biz de beyinsizlerimizi ondan alıkoyalım. Batı'nın da aşırılıkçıları, mutaassıpları ve kindarları var. Hiç kuşkusuz Başkan Obama bu bağlamda çok şey yaptı. Kendisine teşekkürler. Yeni muhafazakârların benimsediğine karşı insanî eğilime sahip yeni bir dil ve siyasi felsefe kullandı. Son olarak 11 Eylül'ün bir ayrıcalığı varsa o da herkesi kendilerini hesaba çekmeye ve evlerinin önünü süpürmeye zorlayacak olmasıdır. En azından bunu umuyor ve istiyoruz. Londra'da Arapça yayImlanan El Şarkulevsat gazetesİ 11 Eylül 2009

 
Kaynak: Zaman