Alçak gönüllü bir Devlet Başkanı değildi. Boyun eğmedi. Olağanüstü halin sonu, “reformlar” için tabii ki ipuçları vardı; ancak dün konuştuğunda, Suriye Devlet Başkanı Beşar el Esad, iki hafta içinde 60 kişinin öldürüldüğü ve bizzat onun makamını tehdit eden bir krizi yatıştırmaya çalışırken, kaçmakta olan bir adam izlenimi vermedi.
Ona devam etme “azmini” veren; ayağa kalkıp, Suriye’nin Ortadoğu devrimine uymak zorunda olmadığı yolundaki inancının tam tercümesi olan “reform mevsimlik bir mesele değildir” sözlerini söylemesi için yüreklendiren Libya mıydı? Her halükarda, Baas partisi savaşmaya devam edecek. Esad, Suriye Devlet Başkanı olarak kalacak. Değişen bir şey yok.
Tabii ki göreceğiz. Libyalı Muammer Kaddafi, ihtiyaç anında izlenmek için akıllıca bir örnek değil. Cuma ise başka bir gün; geleneksel anma, imtihan ve sorgu günü. Esad yarını, Dera ve Lazkiye’de daha fazla insan ölmeden atlatabilirse, başarabilir. Esad genç; -Suriye’den nefret edenler tarafından haksız yere alaya alınan- eşi onun için büyük bir varlık ve onun yönetimi, babası Hafız’ın en kötü aşırılıklarından arındı. Fakat (ve bu büyük bir “fakat”) işkence devam ediyor; Muhaberat’ın haksızlıkları sürüyor; Suriye’de özgürlük bulmak, çölde bir vaha bulmak kadar zor ve Suriye parlementosu, El Cezire analisti Marvan Bişara’nın dediği gibi, “bir destek sirki” olarak kalmaya devam ediyor. Buna rağmen Suriye’de, daha çok “fakat” var. Şüphesiz Mısır’da olduğu gibi ifade özgürlüğü için yolların bulunmadığı, zor, sert bir ülke ve Arap milliyetçiliğinin merkezi. Suriyeliler boşuna “Umm el Arabiya Vahide” (tek Arap ulusunun anası) diye bağırmıyorlar. Suriyeliler; 1916’da askeri güçlerle bölgeyi Fransa ve İngiltere arasında bölen Sykes-Picot anlaşmasına sadece ve sadece kendilerinin karşı çıktığını, atlı ordularının Maysalun savaşında Fransız tankları tarafından biçildiğini ve Winston Churchill’in krallarına bir teselli ödülü olarak Irak monarşisini verdiğini boşuna hatırlamıyorlar.
Bu Beşar’ın despot yönetimini haklı çıkarmaz. Fakat onun hakkında bir fikir verir. Suriyeliler kurallara uymaz. Suriyeliler diğer Arapları koyun gibi takip etmezler. Filistin-İsrail barışı için diğerlerinden daha çok çalıştılar; Esad dün huzursuzluğu “durgun” ve Başkan için değil “ulus için bir test” olarak tarif etti. Gerçekte, geçen hafta bir dizi korkunç devlet cinayetine sahne olan Dera’nın bulunduğu Hauran bölgesi, her zaman, hatta Fransız yönetimi altındayken bile isyankardı. Fakat Beşar el Esad ülkesini bir arada tutabilecek mi?
Azınlık bir Alevi (yani Şii) gücüyle, Suriye’nin Sünni Müslüman çoğunluğunu, ekonomik düzenin bir parçası haline getirmeyi başardı. Hakikaten Sünniler Suriye’nin ekonomisidir; huzursuzluk, ihtilaf veya yabancı entrikalarla hiç ilgileri olmayan güçlü bir elittir. Dün Esad’ın dış “komplolar”dan bahsetmesi garipti. Bu ona prim vermeyen eski bir deyiş; dış “komplolar” her zaman diktatörler kendilerini güvende hissetmediğinde ortaya çıkarılır. Yine de Şam son 40 yıl içinde, İsrailli, Saddamcı ve Türk sağcı ajanlar tarafından saldırıya uğradı. Suriyelileri özgürlük savaşçılarından çok vatanseverler haline getiren Muammerci’nin bu konuşmasının -”entrikanın”- bir rezonansı var. Elbette Suriye’de yanlış giden çok şey var ve Beşar el Esad dün Suriyelilerin ondan beklediği “reformları” ve özgürlükleri ilan etmediği için şansını zorlamış olabilir. “Tanrı, Suriye ve Beşar” yerine “Tanrı, Suriye ve Halkım” dedi; ama bu yeterli miydi? Reformları baskı altında gerçekleştirmeyecek ki, bu arada “reformlar” demokrasi anlamına geliyor. Fakat hükümetin keskin nişancıları Suriye şehirlerinin sokaklarında masumları vururken baskı altında olduğu kesin. Tavizler vermeye hazır hissetmeyebilir. Fakat Suriye’nin bunlara ihtiyacı yok mu? İsveçli diplomatlar heyetinin, gerçekte varolmadığı için Batı’nın ekonomik yıkımından etkilenmeyeceği şeklinde değerlendirdikleri Suriye ekonomisi, iflasın eşiğinde dalgalanıyor ve kuzeydeki Kürt azınlıkları yarı-isyan halinde. Fakat Esad’ın, ona güç veren iki dostu var: Lübnan’daki Hizbullah ve İran İslam Cumhuriyeti. Eğer İsraillilerin Lübnan’da barışa ihtiyaçları varsa, Esad’a ihtiyaçları var. Ve eğer Esad bölgesel gücünü muhafaza etmek istiyorsa, İran’a ihtiyacı var. Suriye, İran’ın geçebileceği Arap kapısı. İran ise Esad’ın -ve onun bir Alevi ve dolayısıyla bir Şii olduğunu hatırlayın- geçebileceği Müslüman kapısı. Bayan Clinton için, kendi insanlarını öldürüyor diye Suriye’ye fırça atmak çok kolay - bu, tabii ki, Bahreyn için sarfetmediği bir cümle-; fakat Irak’ta son kalan birliklerini çıkarması için, Amerikalıların Suriye’ye ihtiyaçları var. Suriye’nin sorunlarını mezhepçilik haline getirmek de kolay. Hollandalı parlak bir diplomat olan Nikolaos Van Dam, Suriye’deki güç mücadelesinin Alevilere bağlı olduğunu ve bu azınlığın etkin biçimde ülkeyi yönettiğini vurgulayan güzel bir kitap yazdı. Yine de Suriye her zaman üniter bir devlet olarak kaldı ve Amerikalılar sınırı aşarak Suriye’ye girip, Suriyeli bir güvenlik ajanının evini tarayana kadar, Batı’nın güvenlik işbirliği taleplerine uydular. Hatta o kadar uydular ki; Amerika gerçekten de, masum olduğunu farkedene ve süklüm püklüm Toronto’ya dönmesine izin verene kadar, zavallı bir Kanadalı’yı Şam’a, korkunç bir şekilde işkence görmesi ve bir lağımda tutulması için gönderdi veya popüler deyişle “teslim etti”.
Söylemeye gerek bile yok ki, bunlar televizyon haber bültenlerinde veya Amerikan Hükümet Sekreteri tarafından tartışılacak konular değiller. O Devlet Sekreteri ki, Libya’daki masumlar için çok endişelendiği için hava kuvvetleri Kaddafi’yi bombalıyor; ancak Suriye’deki masumlar için o kadar da endişelenmediği için, hava kuvvetleri Suriye’yi kesinlikle bombalamayacak. Suriye’nin yenilenmeye ihtiyacı var. Olağanüstü halin kalkmasına, özgür bir basına, adil bir yargıya, siyasi mahkumların serbest bırakılmasına ve -bu yazıyla dile getirilmiş olsun- Lübnan’a müdahalenin durdurulmasına ihtiyacı var. İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından 60 olarak tahmin edilen ölü sayısı, gerçekte daha fazla olabilir. Yarın Başkan Beşar el Esad, sözümona, Suriye için kendi geleceğinin ne olduğunu söyleyecek. Umarım iyi olur.
Kaynak: Star