Birkaç yıl önce Polen Dergisi?nde ?Söz Uçar Yazı Kalır? başlığıyla röportajlar yapıyordum. Her ay gündemdeki konularla ilgili olarak seçtiğim bir konukla güncel meseleleri tartışıyordum. O günlerde gündemde Başbakan?ın aydınlarla Kürt sorunu üzerine yaptığı toplantı vardı. Toplantıya katılan isimlerden biri de gazeteci Nuray Mert?ti. Kürt sorununu konuşmak istemiştim ve en isabetli ismin de Nuray Mert olduğuna karar vermiştim. Hiç unutmuyorum, malzemelerimi toplayıp asansöre bindiğimde, iş merkezinin çaycısı gülerek ?bu ay kimi sorguya çekeceksin? diye takılmıştı. Nuray Mert?le konuşacağım dediğimde ?işte orda dur? dedi. ?Senden bir ricam var. O adı gibi mert kadına selam söyle. Deki fikirlerini mertçe söylemeye devam etsin. Bazıları onu sevmiyor ama bu ülkede mertleri seven hala çok insan var?. O gün Nuray Mert?le gecikmeli de olsa buluşup röportajımı yaptım. Kürt sorunu üzerine uzun uzun konuştuk ve sorduğum her soruya tatmin edici cevaplar aldım. Bilirsiniz, söz zülf-i yare gelip dayandığında bazı cümleler yumuşar, ses tonuna bir ağırlık çöker. Kelimeler daha dikkatli seçilir, fincancı katırları ürkütülmeden işin içinden çıkılmaya çalışılır. Gazeteciler de bunu fırsat bilip, muhataplarıyla köşe kapmaca oynarlar. Ama o gün, Kürt sorunu hakkında sorduğum bütün sorular, muhatabım tarafından en ince ayrıntısına kadar cevap buluyordu. Nuray Mert, sözünü hiç eğip bükmeden, doğru olduğuna inandığı şeyleri bir bir anlatıyordu. O, fincancı katırlarını ürkütüp ürkütmeme gibi bir kaygı yaşamadı, ben de köşe kapmaca oyunu oynamak zorunda kalmadım. Sadece Kürt sorunu hakkında değil, röportaj aralarında başka önemli konularda da sorduğum sorulara benzer tavırlarla yanıtlar verdi. İşte o gün, gazetelerden okuduğum, televizyonlardan izlediğim Nuray Mert?in sesi kadar, fikirleri de gerçekçi gelmişti bana. Israrla ?soldan bakan biri? olduğunu söylese de, sol?a en sağlam eleştirileri getirenlerden biridir. Örneğin Kürt sorununu Türkiye?de en fazla sahiplenen kesimler hiç kuşkusuz sol çevrelerdir. Gerek sosyal ve gerekse siyasal açıdan Kürt sorunu yıllardır hep sol çevrelerin tekelinde görüldü. Ancak Kürt sorunu konusunda birçok kesimi sert bir biçimde eleştiren Nuray Mert, sol çevrelere de aynı sertlikte göndermeler yapıyordu. Sol dünya görüşünü benimsediği halde, sol kesimi eleştirmekten çekinmeyen Nuray Mert, Türkiye?deki sol çevrelerin, solculuk kavramını aşındırdıklarını ve hatta solculuktan çıkarıp statükoculuğa dönüştürdüklerini söylemişti. Bu yüzden, özellikle Kürt sorunu konusunda sol çevrelerin, en az sağcılar kadar çözümsüzlük ürettiklerini söylemişti. Nuray Mert?i okuyucuları ve kendisini televizyon ekranlarında izleyenlerin gözünde önemli kılan şey de, onun meseleleri konuşurken ortaya koyduğu doğruya odaklanma çabasıdır. İşte bu yüzden, başörtüsü konusunda medya dünyasında sesi en gür çıkanlar listesinin üst sıralarında yine onun adı vardır. Başörtüsü yasağı konusunda sözünü eğip bükmeden söyleyen ender yazarlardan birisidir. Bu yasağı kendi üslubu ile eleştiren Nuray Mert, katıldığı televizyon programlarında muhataplarına karşı sergilediği dik duruşuyla da toplumdan destek buluyor. Bunun son örneği de geçtiğimiz Cuma gecesi Kanal7 televizyonunda yayınlanan İskele Sancak programındaki tutumuydu. Son günlerde gündemden düşmeyen kadın-siyaset ilişkilerini konu eden programda, kadının siyasetteki rolü, siyasette kadın-erkek ilişkileri, parti içi demokraside kadının yeri ve seçimlerde uygulanması konuşulan kadın kotası tartışıldı. Programa Boğaziçi Üniversitesi?nden Prof Dr. Binnaz Toprak, Uçan Süpürge Derneği Koordinatörü Halime Güner, Ak Parti İstanbul Milletvekili Zeynep Karahan Uslu, Ak Parti MKYK Üyesi ve gazeteci Ayşe Böhürler ile Nuray Mert katılmıştı. KA-DER?in bir süredir sürdürdüğü bıyıklı protestosundan söz açılınca, birkaç gündür bu konuda yazan Nuray Mert söz aldı ve bu protestonun kadın sorunlarından uzak bir girişim olduğunu söyledi. Mert, ?kadınlar zaten bugün meclise girebiliyor. Az veya çok mecliste kadın milletvekilleri var. Kadın milletvekilleri sayısı arttırılsın diye kampanyalar yaparsınız, buna bir diyeceğim yok. Ama bu gün başörtülü kadınların milletvekili olarak meclise girmeleri önünde yasal engeller var. Bir kadın platformu kalkıp kadın sorunlarıyla ilgili bir şeyler yapmaya çalışacaksa, önce bu başörtüsü yasağına karşı girişimlerde bulunsun? dedi. Uçan Süpürge Derneği Koordinatörü Halime Güner?in söylediği ?kadın derneklerinde başörtüsü önemli bir sorun olarak algılanmıyor. Bu yüzden gündeme alınmıyor? sözü programa katılanları ve özellikle Nuray Mert?i çok şaşırtmıştı. Mert ?bu ülkede yaşayan kadınların en büyük sorunlarından birisi olan başörtüsü sorununu gündemine almayan bir kadın derneğinin ne bıyık protestosu, ne de bir başka faaliyeti bana inandırıcı geliyor? dedi. Konukların daha dolambaçlı sözlerle ifade ettiği bu görüşü, Nuray Mert yine kendine özgü bir üslupla ?doğrudan? dile getirmişti. Nuray Mert, bu programdan birkaç gün sonra da başörtülü kadınlara uygulanan meclis yasağını başörtüsü takarak protesto etti. Partilerin genel seçimlerde kadın adaylar konusunda kota zorunluluğu getirmesi talebine de karşı çıkan Nuray Mert, görüşünü yine aynı sadelik ve doğallıkla savundu; ?Savunduğunuz şeyi öyle garip nedenlere dayandırıyorsunuz ki hayret etmemek elde değil. Sanki kadınlar her şeyin en iyisini biliyor, bütün konulara hakimler, meclise girdiklerinde ülkenin bütün sorunlarını halledecekler. Kadınlarla ilgili bütün sorunları ortadan kaldıracaklar. Böyle bir şey yok. Kadınlar meclise girdiklerinde erkekler gibi hareket edecekler. İçinde bulundukları parti ne istiyorsa onu yapacaklar. Yani bir erkekten farksız olacaklar. Bence mecliste 50 tane kadın olacağına, 100 tane benim gibi düşünen erkek milletvekili olsun. Demokrasiye, hukuka, insan haklarına inandıktan sonra erkek veya kadın ne fark eder? Benim gibi düşünmedikten sonra meclisin yarısı kadın olsa benim için bir önemi yok.? Nuray Mert?in bu ifadeleri kadın derneklerinin tepkisini çekiyor elbette. Zaten ?kadın olsun, çamurdan olsun? mantığıyla düşünen bir anlayışın kadın sorunlarına hiçbir çözüm üretemeyeceğini bilmek hiç de zor olmasa gerek. Ne var ki tartışmayı sırf cinsiyet farklılığından hareketle yorumlamak, ülkemizdeki kadınların en büyük sorunlarından birisi olan başörtüsü yasağını da görmezden gelmeyi beraberinde getiriyor. Nuray Mert?in kadınların bıyıklı protesto girişimine karşı çıkmasının nedenlerinden biri de bu çarpık anlayıştı. Belki bazılarına göre düşünceyi lafı dolandırmadan ortaya koymak yanlış, itici ve hatta kavgacı bir üslupmuş gibi geliyor olabilir. Ancak akıldan geçenle, sözcüğe düşenlerin arasındaki mesafe uzadıkça, konular da birer sorun yumağına dönüşüyor. Bunun en güzel örneği de başörtüsü yasağına karşı tavır alan kesimlerin dillerine pelesenk ettikleri ?iç hukuk?, ?Türkiye?ye özgü şartlar?, ?siyasi simge?, ?kamusal alan? gibi kavramlardan oluşan yasakçı sözlük olsa gerek. Bu sözlükten hareketle konuşan hukukçu bir profesöre, en sade ve vurucu cevabı da yine Ahmet Hakan?ın ?Tarafsız Bölge? isimli programında konuşan Nuray Mert cevap vermişti. ?Başı açık bir sanığın, başı örtülü bir hakim karşısında kendisini ezik hissedeceğini, bu nedenle hakimlerin başörtülü olamayacağını söyleyen profesöre Nuray Mert lafı eğip bükmeden, akademik ve sosyal cümlelerin çetrefilli ayrıntılarına dalmadan yanıt vermişti: ?Eğer bu bir eziklik nedeni olacaksa peki, bugüne kadar başı açık hakimlerin karşısına çıkan başörtülü kadınların ezikliğini nereye koyacaksınız hanımefendi?? Bu ve benzer örneklerin sayısı burada sayılamayacak kadar çok. Ancak sanırım bu kadarı bile aynı zamanda sosyolog olan ve adının önünde ?Doç Dr.? unvanı bulunan Nuray Mert?in Anadolu insanının en temel özelliklerinden olan açık sözlülük ve sözünü uzatmadan meramını anlatma özelliğini taşıdığını göstermesi açısından yeterlidir. Görüşüne katılın veya katılmayın, bu çok önemli değil. Önemli olan, doğru olduğuna inandığı bir fikri yormadan ve yorulmadan karşısındakine en kısa yoldan anlatabilmenin günümüz politik dünyasında özlemini çektiğimiz bir nitelik haline geldiğidir. Bütün bu anlattıklarımdan Nuray Mert?in fikirlerini veya bakış açısını toptan kabul ettiğim sonucu çıkarılmasın. Ama illa bir cümleyle bağlamam gerekirse, tıpkı onun yaptığı gibi, sözü dolandırmadan şu kadarını söyleyebilirim; Nuray Mert gibi sözünü, inandığı ve içinden geldiği gibi söyleyebilen akademisyen ve gazetecilere çok ihtiyacımız var.