Bereket ki üzerinden çokça zaman geçmedi.

 22 Temmuz Genel Seçimleri öncesinde yaşanan cumhurbaşkanlığı krizinin dumanları hala tütüyor. Ülke tarihine kalın harflerle yazılan bir tartışmalı dönemdi yaşadığımız. Güç mücadelesi, statükoyla yenilikçiler arasında gitti geldi.

 Seçilmişlerin kendi aralarındaki kavgaya atanmışların da katılmasıyla tartışma büyüdü. Adı seçilmiş ama kafası atanmışlarla, ‘hem kendisi hem de kafası atanmışların yaptıkları ittifak sonucunda, halk tarafından seçilmiş birinin cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturması engellendi. Üstelik atanmışlar işi şirazesinden çıkarıp kendi kanunlarına, içtihatlarına, tarihlerine ve doğrularına ters bir yasal karar aldılar.

 Çikolatasını derin ağabeylerin döktüğü pastayı afiyetle yiyenler, yaklaşmakta olan genel seçimleri engellemek için de cansiperane bir gayret içine girdiler. Toplum mühendisliğine soyunanlar bazı kesimleri gaza getirerek sokağa döktü. Onlar balonu verdi, medya şişirdi. Binler yüz bin, yüz binler milyonlar oluverdi. Kimi manipülasyonlara, kimi koltuğuna, kimi kavgacılığına, kimi de sesinin yüksek çıkmasına güvenerek ortalığı velveleye verdi.

 Ama bütün bunlara rağmen seçim sandığı geldi kapıya dayandı. Ülke tarihinin en yüksek katılımlarından biri gerçekleşti ve iktidar partisi sandıktan yükselerek çıktı. Kısa süreli bir şok geçiren malum çevreler neye uğradıklarını şaşırdı.

 Şaşkınlıklarında fazlasıyla haklıydılar. Ellerinden geleni yapmış, milyonları (!)  ikna etmişlerdi. Ama pandoranın kutusu açılınca, milyonlar kuş olup uçmuştu. Nasıl oldu, meydanları dolduran milyonlar nereye gitti, kimse anlamadı. 

 Seçim öncesinde ‘seçim gelsin, gününü göreceksin tehditkârı’ kalemler sus pus oldular. Köşelerinde kısa süreli bir mahcubiyeti yazdılar. Fakat neyse ki, şoku çabuk atlattılar. Kendilerine gelir gelmez asıllarına rucu ettiler ve yeniden misyonlarını sürdürme yarışına girdiler.

 İşte yaşadığımız şu birkaç günlük durumun hali pür melali bu.

 Bir yaygaradır kopuyor medya âleminde. Herkes eline kalemini almış bir tablo çiziyor. Akılları kendi işlerini çözmeye yetmeyenler, gözleri kendi önlerini göremeyenler, sandıktan çıkan ezici güce yol haritası çıkarmaya çalışıyor.

 Bir pişkinliktir gidiyor. Falanı filan koltuğa, filanı falan mevkie getiriyorlar. Güya her biri alanında uzman akademisyenleri, kulağı fazlasıyla delik acar muhabirleri ekran başında konuşturup yeni bir toplum mühendisliğine soyunuyorlar.

 ‘Tamam, ezici bir çoğunlukla geliyor olabilirsiniz ama’ diyorlar. ‘Size oy vermeyenlerin görüşlerini görmezden gelemezsiniz.’

 ‘Başbakan istemiyor ama Gül inat ediyor. Bakalım bu mücadele nasıl sonuçlanacak’ diyorlar.

 Amiral gemisinin kurnaz kaptanı bas bas bağırıyor. ‘Tamam, Gül’ün hakkı ama şövalyelik yapsın, jest geçsin’ diyor. ‘Gül naif ve fedakâr bir politikacı, fedakârlık yapsın.’ Diyor.

 Evet, zaten ip de burada kopuyor.

Fedakârlık… Peki ama neden?

Kim için?

Kime jest?

Nasıl bir jest?

 Bu soruların cevabı belli. Azgın azınlık azıtıyor.

 Şeytan sağdan yaklaşıyor…! 

Güçleri yok, kan kaybetmişler. Girdikleri bir çarpışmadan ağır yara almışlar. Ama belli ki bu yaralara rağmen akıllanmamışlar.

 ‘Meclis seçime gidiyor, bu meclis seçmemeli, ahlaki değil’ dediler. Meclis seçime gitti. Aynı parti daha büyük bir güçle geri döndü. 

 ‘Halk iradesi meclise yansımadı, %34’le, %65’in temsili olmaz. Temsilde adaletsizlik var’ dediler. Seçime %85 katılım oldu. Bu yüzdenin %54’ünü aldı iktidar.

 ‘Halk gergin, bu adayın dayatılmasını istemiyor’ dediler. O aday meydanlara ‘beni seçtirmediler, ne diyorsunuz’ diye sordu. Meydanlar %47 ile cevap verdi. Yani ‘azgın azınlık seni istemiyor ama ben seni istiyorum’ dedi.

 ‘Eşi başörtülü, toplum kabullenmez’ dediler. Toplum ‘Bugüne kadar başı açığı kabul ettim, kapalıyı neden kabullenmeyeyim’ dedi.

 Ama yetti mi bu tepki?

Hayır! Azgın azınlık dört bir koldan ‘mücadeleye devam’ diyor.

‘Senin hakkın ama hakkından vazgeç’ diye ısrar ediyor.

‘Sana verilmiş %47 oyu bir kenara bırak, biz azgınlar için bir fedakârlık yap’ diyor.

‘Sen politikanın en temiz yüzlerindendin, biz sana jest yapmadık ama sen en büyük hakkını kullanmayarak biz azgınlara jest yap’ diyor.

 ‘Azgın Azınlık Oyunu’ sahnede oynanmaya devam ediyor.

 Karar süreci yaklaşıyor. Kartel medyası, derin ağabeyler, toplum mühendisleri hep bir ağızdan bir şarkı tutturdular. Teslim ol çağrıları ayyuka çıktı. Sayıları az, sesleri yüksek azınlık Gül’ün düşmesini istiyor.

 Karar süreci yaklaşıyor. Kartel umutlu, haklı çoğunluk kaygıyla bekliyor.

 Ama herkes verilecek bu kararın bir dönüm noktası olduğunu biliyor.

 Azgın azınlık ahlâksız bir teklif veriyor.

 Başbakan ne diyor?