AB’yle üyelik müzakerelerine başlayıp da başvurusu reddedilen hiçbir ülke yok. Türkiye süreci nihayete erdiremeyen tek ülke olup olmayacağını merak etmekte haklı. AB’nin oybirliğiyle müzakerelere başlama kararı almasının üzerinden beş yıl geçmişken ilerleme kaydedilemiyor, zira Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkanlar sürece taş koymak için kitabına uydurabildikleri bütün hilelere başvuruyor.

Kaçak güreşerek yanlış bir yolda ilerliyorlar: Türkiye gibi hızla büyüyen ve Ortadoğu’da ağırlığı olan bir ülkeyi üyeliğe kabul etmek AB’yi ekonomik ve stratejik açıdan güçlendirecek. Avrupalı liderler Türkiye’nin üyelik sürecini desteklemeli.

Sebepler siyasi
Bu, Türkiye’nin üyeliğe tamamen hazır olduğu anlamına gelmiyor. AB’nin son ilerleme raporu Türkiye’nin ıslah etmesi gereken alanları işaret ediyor. Dini ve etnik azınlıkların korunması henüz sağlanmadı. Basın özgürlüğü ihlalleri de ciddi endişe kaynağı. Kadın haklarının da ileriye götürülmesi gerekiyor.

Ancak Türkiye’nin üyeliğinin önündeki engeller bu eksikliklerden ibaret değil. Türkiye’ye kapıyı açma taahhüdüne rağmen, AB şimdi ayak sürüyor. Bir ülkenin birliğe katılmak için tamamlaması gereken 35 müzakere başlığı buna örnek. 2005’ten bu yana sadece 13 fasıl açılırken, 18’i bloke edildi; birçoğu, Türkiye’nin 1974 işgalinden bu yana bitmek bilmez bir ihtilaf içinde olduğu Kıbrıs’ın yanı sıra Fransa gibi üyeliğe hararetle karşı çıkan ülkelerin yol açtığı bariz siyasi sebeplerden dolayı askıya alındı.

Müzakereciler er geç bu konuları da masaya koyup tartışacak. Türkiye’nin bu alanlarda talep edilen reformları, müzakere başlıklarının açılır açılmaz hızla tamamlanması için her halükârda gerçekleştireceğini söylemeye devam etmesi hayranlık uyandırıcı. Bu olumlu bir tavır: Türkiye’nin reformları kendisi için de değerli bulduğunun göstergesi. Ve Türkiye bunları hayata geçirmekle Avrupa’nın kötü niyetini ifşa edebilir.

Hevesi sönebilir
Buna rağmen, Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkanlar, bütün bu oyalamaların Türk kamuoyunun hevesini söndürmesini umuyor. Ne yazık ki bu mümkün. Türkiye’de AB üyeliğine destek azalıyor ve ülkenin başlıca amigolarından bazıları, sözgelimi Britanya ve İspanya, tezahüratlarının tonunu düşürmüş durumda.

Türkiye’nin üyeliğini savunanlar seslerini yükseltmeli. Askıya alınan fasılların bazılarının açılması için bastırmak bu açıdan faydalı olur. Ama neticede, başlıca engel mahiyetindeki Kıbrıs sorununu çözmenin bir yolunu bulmak gerekiyor. Kıbrıs’ı Türkiye’yle ihtilafını halletmeden üyeliğe kabul etmek vahim bir hataydı. Fakat olan oldu ve AB bu ihtilafı çözüme kavuşturmak için daha fazlasını yapmalı. Kolay olmayacak. Fakat bunu yapmanın ödülü, daha güçlü bir AB. (Başyazı, 9 Kasım 2010)

Kaynak: Radikal