Mussolini'nin faşist yasalarını örnek alan 301'de yapılan değişiklik yetersiz. Erdoğan meseleyi yeniden ele almalı; madde tepeden tırnağa değiştirilmeli veya tümüyle kaldırılmalı

Türkiye'de iktidarda bulunan AKP, 2002'de ilk kez başa geçtikten sonra anayasal bir devrim gerçekleştirdi. AB'yle üyelik müzakerelerinin başlayabilmesi için gereken siyasi ve sivil reformları art arda çıkardı. Fakat sonra durdu; bunun bir nedeni Türklerin, Fransa ve Almanya gibi birlik üyelerinin Türkiye'nin üyeliğine karşı sergilediği düşmanlığa çok kötü bir tepki vermesiydi. Belki bir neden de Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Avrupa'ya ilgisini yitirmiş bir görüntü çizmesiydi.
Bu nedenle meclisin 301. maddeyi değiştirmesi (prensipte) memnuniyet
verici sayılmalı. 'Türklüğe' hakaret iddialarını suç sayan bu yasa ülkeye çok kötü bir şöhret getirdi. Nobel ödüllü Orhan Pamuk ve geçen yıl İstanbul'da vurulup öldürülen Ermeni-Türk editör Hrant Dink bu maddeden yargılandı.
(İnsan hakları uygulamalarını izleyen) Freedom House'un yıllık basın özgürlüğü araştırmasında, Türkiye 'kısmen özgür' ülkeler sınıfında yer alıyor. Bu son iki AB üyesi Bulgaristan ve Romanya'nın da dahil olduğu kategori. Fakat Kongo, Mısır, Moritanya ve Paraguay gibi ülkeler de buraya dahil ve Türkiye'nin bu kategoride olmak istemediği muhakkak.
301'in ultramilliyetçi bir kesimce yeni-İslamcı AKP'ye zarar vermek ve AB müzakerelerine zarar vermek için suiistimal edildiğini söylemek yanlış olmaz. Tam da bu nedenle baştan aşağı değiştirilmeli veya (daha iyisi) tümüyle kaldırılmalı. Hükümetse üstünkörü değişikliklere gidiyor. Maddenin yeni hali 'Türk devletine' ve kurucusu Atatürk'e saldırıları suç sayıyor; bununla birlikte dava açılması artık adalet bakanının iznine tabi ve ceza süresi de düşürülüyor. Bu yeterli değil. 301'in Mussolini'nin faşist yasaları örnek alınarak konulmuş olması bir yana, devlete hakaret krallıkları hatırlatan, arkaik ve mutlakiyetçi bir kavram. Türkiye gibi geleceğini AB'de gören kendine güvenli, modern ve demokratik bir cumhuriyette böyle bir maddenin yeri yok. Erdoğan meseleyi tekrar ele almalı.
Erdoğan'ın, partisini kapatıp kendisini ve cumhurbaşkanını siyasetten men
etmeye çalışan yargıyla sorunları olduğu doğru. Ezici seçim zaferinin, orduyla yaşadığı çatışmada elini güçlendirdiği de doğru. Erdoğan, 22 Temmuz'daki büyük oy oranını, şu an sırtını döndüğü liberallerin desteğiyle tutturabildi. Başbakan değişim için popüler ve demokratik zemine sahip. Bunu şimdi değilse ne zaman kullanacak?

Kaynak: Radikal