‘Yunanistan neyle yaşayacak’ tartışmalarına Brookings Enstitüsü Başkan Yardımcısı Derviş’in de katılması güzel. Derviş “Yunanistan konumunu turizm ve güneş enerjisi için fırsat sunmalı” diyor.

BİR gün, öyle ya da böyle, Yunanistan bugünkü sözleşmeli bağımlılık halinden çıkacak. Ama o zaman neyle yaşayacak? Sık sık ‘hiçbir şey’ cevabını veren iddialar duyuyorum.

“Yunanlar ne ihraç edebilir?” diye soruyor eleştirenler.

Genel olarak böylesi iddialara yanıtım, bu yorumcuların hatalı somutluk hastalığından muzdarip oldukları şeklindedir: Ekonomi, küçük bir ülkenin ekonomisi de olsa, rastgele bir baştan sona bakışla anlaşılabilecek olandan çok daha fazla olasılığa sahip, çok karmaşık bir şeydir.

Yine -Brookings Enstitüsü küresel ekonomi başkan yardımcısı ve Ege ekonomisi hakkında hakikaten bir şeyler bilen biri- Kemal Derviş’in özgül birtakım fikirlerle tartışmaya katıldığını görmek güzel. “AB’nin bir üyesi ve yüksek gelirli bir ülke olarak, güncel kimi zorluklara rağmen, Yunanistan’ın büyümesi, düşük ücretlerle basit ürünlerin üretildiği bir imalat merkezi olmaya indirgenemez” diye açıkladı Derviş 7 Temmuz’da Financial Times’ta.

Pek çok fırsat sunabilmeli

Derviş devam etti: “Yunanistan’ın geleceğinde yüksek nitelikli bir turizm sektörü merkezi konumunu koruyacak, kültürel etkinlikler ve Kuzey Avrupa’dan yaşlı konut bölgeleri ve avantajlı maliyetlere yüksek nitelikli tıp hizmetiyle güçlendirilip bütünlenecek... İleri teknoloji sektöründe gedikler bulmalı ve dünya çapındaki yapıya katkıda bulunmalı. Nihayetinde, rüzgar ve güneş enerjisi için büyük potansiyeliyle, yeşil teknolojiler, uzun vadede büyümenin başlıca kaynağı olabilir.”

Gayet akla yatkın görünüyor. Esasen, Derviş’in dediği konum, konum, konum ve elbette bu doğru. Avrupa’nın bir parçası olan muhteşem bir iklimdeki olağanüstü bir takımada, Yunanistan Euro çarmıhına gerilmeyi bıraktığında pek çok fırsat sunabilmeli.

Konuya Yunan kalmış

Ekonomik söylemin Helenleşmesinden bir süredir yakınıyorum -herkes Yunanistan gibiymiş gibi muamele görüyor, oysa Yunanistan (uzun bir mali sorumsuzluk tarihiyle, çok yüksek kamu borcuyla ve kendi para birimi olmamasıyla) bırakın ABD’yi, diğer çevre Avrupa ülkelerine bile pek     benzemiyor.

Ama Kentucky’den bir senatör Mitch McConnell, geçenlerde bir basın toplantısında “Şimdiden Yunanistan gibiyiz” diye ilan etti.

Evet, her şeyin farklı olduğu gerçeğinin dışında, öyleyiz. Bu sayfadaki grafik Amerikan ve Yunan borç seviyelerini, Uluslararası Para Fonu’nun derlediği verilere göre gösteriyor (bana sorarsanız, IMF’nin Yunanistan tahminleri fazla iyimser.)

Artı kendi para biriminizin olması meselesi var ve 10 yıllık tahvillerdeki faiz oranının ABD’de yüzde 3.11, Yunanistan’da 16.82 olması gerçeği var.

Yoksa tamamen aynıyız.

Ayrıca, Cumhuriyetçiler Amerika’yı aşağılayanları yurtsever olmamakla suçlamıyor muydu?

Kaynak: Star