Yemen Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih, manevrayı seviyor. Ülkedeki liderlerin arabuluculuğunu önce istemeyip sonra vazgeçti. Sonra da muhalefete Körfez arabuluculuğu önerdi. Körfezlilerin kendisini tutmasını umduysa da muhalefetin Körfez arabuluculuğunu kabul etmesi sürpriziyle karşılaştı. Salih, Körfez önerisini başarısız kılmaya çalışarak, bunun Körfez değil, Katar girişimi ve iç işlerine müdahale olduğunu açıkladı. Sonra Suudi Arabistan-Birleşik Arap Emirlikleri arabuluculuğunu kabul edeceğini belirtti, istediği oldu ve altı Körfez ülkesi buna onay verdi. Salih, bazı maddelere itiraz ettiyse de sonunda kabul ettiğini açıkladı. Muhalefet kabul edince de caydı, ikinci bir manevrayla, imza için Suudi Arabistan’a gitmeyeceğini açıkladı. Körfezliler “Biz Sana’ya geliriz” dedi. Bu sefer de üçüncü bir manevrayla, “Cumhurbaşkanı olarak değil, parti başkanı olarak imzalarım” dedi. Bu, fiili olarak görevi bırakmayacağı anlamına geliyor. Böylece arabuluculuk da donmuş oldu.
Zaman kazanma çabaları
Başkan, zamanın kendi lehine işlediğini sanıyor ve şu ana dek ülkeyi yönetmeyi sürdürdü. Suriye’deki gerilim sebebiyle Yemen’in unutulabileceğini ve zamanla halkın evine döneceğini düşünebilir, fakat kesinlikle öyle değil. Salih, kaos içinde parçalanmış bir Yemen’in başkanı olarak kalır. Zamanı tükeniyor ve kendisini bir başka Mübarek olarak cezaevininde bulacak veya Somali’deki savaş lordlarından biri gibi, Yemen’de korumak için çekişeceği bir toprak parçasına hükmedecek.
Halk, Salih’i liderliği bitmiş biri olarak görüyor. Zira Salih, görevi bırakacağını söyleyip, çıkış için Körfez ülkelerini arabulucu kıldı, taleplerinin çoğu da kabul edildi. Batı, Kaddafi ve Beşir gibi, Salih’in de yakalanıp yargılanmasını gerektiren suçlamalar yöneltecek ve Körfez ülkeleri kendisine güvenlik sığınak sağlamaktan alıkonulacak.
Salih, güvenli bir sığınağı kabul edip, onurlu biçimde giderek Yemen’in istikrarında kararlı olduğunu ispatlarsa, düşmanları onu affedebilir. Fakat güç yoluyla çıkarılırsa, sonu trajik olacak. (Londra’da Arapça yayımlanan Şark ül Evsat gazetesi, 8 Mayıs 2011)
Kaynak: Radikal