Kasım ayında Malezya serüvenim 6. yılını dolduracak. Burada daha ne kadar ikâmet edeceğimi de Allah bilir! Ama bu uzun süreç bana Malezya'yı içeriden tanıma, soluma ve üretilmiş Malezya imajıyla gerçek Malezya arasındaki farkı öğrenme fırsatı verdi.
Malezya'yı sevdim. Ama benim sevdiğim, bildiğim, tanık olduğum Malezya, son günlerde Türkiye'de tartışılan "Şeriatla yönetildiği iddia edilen Malezya!" ile bir alakası yok. Medyamızda bu şirin ülke hakkında çıkan asparagas haberler herkesin bildiği gibi hükümeti yıpratmak ve anayasa değişikliğinin önüne bir takoz koymak için kurgulanan İran'la tebdil edilmiş yeni bir senaryodur.
Basınımızın amiral gemisi Hürriyet, iki medya mensubunu Malezya'ya göndererek olayı yerinde incelemeye(!), fotoğraflar çekmeye göndermiş. Sebati Karakurt ve bayan muhabir arkadaşı Ezgi Başaran Uluslararası İslâm Üniversitesi'ne de geldiler, beni de ofisimde ziyaret ettiler.
Onlarla geliş gâyelerine uygun fikir teatîmiz oldu. Onlara, Hürriyet Gazetesi başta olmak üzere medyada yayımlanan Malezya haberlerinin çoğunun düzmece olduğunu söyledim. O kadar uydurma haber var ki ortalıkta, hangisini düzeltesin ki?
Meselâ, Malezya üniversitelerinde başörtüsünün zaruri olduğu bilgilerini hemen tashih ettim. Çünkü bu ülkede Uluslararası İslâm Üniversitesi hâriç hiçbir üniversitede böyle bir uygulama yok. İslâm Üniversitesi'nde ise gayri müslimlere başörtüsü şartı koşulmamakta, sadece Müslüman hanımlar bu uygulamaya tabi tutulmaktadır. İslâm Teşkilatı Örgütü'nün şemsiyesi altında kurulmuş bir İslâm üniversitesinde bundan daha doğal ne olabilir ki! Batı'da da kiliselerin ve vakıfların açtığı üniversitelerde bu kurumların kuralları geçerli değil mi?
Normal hayatta ise hanımların başörtüsü giyme gibi bir zaruretleri olmadığını Malezya'ya ayak basan herkesin müşâhade edebileceği bir gerçek. Öyle ki, birçok yerde hanımlar niceliği ve niteliği Türkiye'yi aratacak cinsden dekolte kıyafetle arz-ı endam etmektedir.
12 ayın 12'sinin de sürekli sıcak iklimin hâkimiyetinde olmasından gerek hayat dışarıya kurgulanmış. Nüfusun yüzde 60'ından fazlasını kadınlar oluşturuyor. Kadınlar hayatın her alanında ve birçok yerde erkekten daha aktifler.
İlahiyat fakültesi mezunu Malezya Başkanı Abdullah Bedevî'nin hanımı meselâ başörtüsü takmaz. Ondan önceki Mahatir Muhammed'in hanımı da takmazdı. Bazı kralların hanımı başörtülü iken bazılarınınki ise açık. Ve bu durum Malezya'da bir sorun teşkil etmemektedir. İnsanlar örtünme ve örtünmeme konusunda tam bir hürriyete sahiptirler, Hürriyet bu hürriyeti görmese bile.
"Türkiye Malezya olmayacaktır" diyenlerin bu ülkeyi tanımadıkları ne kadar da ortada! Elbette Türkiye Malezyalılaşmaz, Malezya da Türkiyelileşmez. Bu; iki ülkenin farklı tarih tecrübesine, medeniyet birikimine, coğrafya farklılığına, kültür hayatındaki kendine özgü dinamiklere, birbiriyle örtüşmeyen siyasi tecrübelere ve hatta dinî algılama ve yaşamadaki farklılıklara binâen böyledir.
400 yıldan fazla sömürge altında kalmış ve 1957 yılında bağımsızlığına kavuşmuş Malezya'nın hârici sömürge kültürü olmayan bir Türkiye ile mukâyesesi elma ile armutu biribiriyle mukâyese etmeye benzer.
Malezya uzun asırlar boyu hârici sömürüye maruz kalmış bir ülke ve bunun izlerini silmeye çalışıyor. İslâm bunda çok önemli pozitif rol oynuyor. Ama Türkiye ise kendi kendini Batıcı elitlerinin eliyle sömürgeleştirebilmiş nev'i şahsına münhasır bir tecrübedir.
Malezya'da yüzde 40 civarında gayri müslim yaşamakta. Bunun da kültüre, yaşam tarzına, siyasete damgasını vuracağı açıktır. Türkiye'de ise gayri müslim azınlık yüzde 1'e tekâbül eder.
Malezya'da devlet şekli federatif anayasal monarşidir. Aynı zamanda bir demokrasi de. Türkiye ise üniter devlet yapısına sahip bir cumhuriyettir. Ayrıca Türkiye'de krallığı arzulayan bir kesim de yoktur.
Malezya tarih boyunca İslâm âleminin periferisinde kalmış bir coğrafya. Türkiye ise hep Müslüman dünyanın kalbinde yer almış ve tüm Müslüman kültür birikiminin akarak oluşturduğu bir medeniyet havzası olmuş mekânın adıdır.
Malezya şeriatla yönetilen bir ülke değil, ama, İslâm'a, bu dinin başörtüsü gibi emirlerine savaş açmış bir ülke de değil. Bırakın sadece İslâm'ın emir ve yasaklarına, diğer dinlerin bile emir ve yasaklarına son derece saygılı bir sisteme sahip. Budistlerle Hinduların dinî bayramları aynı zamanda ülke çapında resmi tatil günleridir.
Osmanlı için söylenen, "Farklı dinlerin ve mâbedlerin yan yana barış içinde yaşadığı tarih tecrübesi" bugün Malezya'da yaşanıyor. Bu özelliğinden dolayı bu ülke kınanmayı mı hakketmeli?
Türkiye'yi Batı'nın sömürgesi gibi gören elit zihniyet, "Türkiye Malezya olmayacak" derken "şecaat arz ederken merd-i kıpti sirkatin söyler" zihin koduyla hareket ediyor.
Kaynak: Vakit