Mekke dağlık ve küçük bir şehir. Normal zamanlarda nüfusu 100 binden fazla değil, 60-70 bin diyenler var. Fakat hac dolayısıyla yaklaşık 3-4 milyon insan bir araya geliyor ve her geçen sene bu sayıda bir miktar artış oluyor. Daracık bir mekan üzerinde bunca insanı organize etmek hiç sanıldığı kadar kolay değil. Bir organizasyon ne kadar başarılı olursa olsun, yine de bazı sorunlar ortaya çıkar. Duruş, dönüş ve yürüyüşün aynı anda ve aynı mekanda yapıldığı müstesna bir ibadet. Gazali'nin "Hacc dinin kemale ermesidir" demesi hiç boşuna değil.

      Bu sene Türkiye'den 100 binin üzerinde hacı adayı gelmiş bulunuyor. Aslında rakamı tam olarak tespit etmek mümkün. En iyi tahmin bunun 120 bin olduğu yönünde. Türkiye gibi Endonezya ve İran da çok hacı gönderiyor. Her iki ülkenin de hacıları düzenli ve disiplinli. Onları getiren kurumlar ve kuruluşlar tarafından organize ediliyorlar. Afrika'dan gelenlerin önemli bir bölümü dağınık. Doğru dürüst kalacakları yer yok. Bu yüzden Mekke sokaklarında uydurma çadırlar kurmuşlar, binlerce insan bu çadırlarda yaşıyor. Allah'tan hava sıcak, açıkta bile yatmak mümkün.

      Türkiye'den gelen hacılar da dağınık değil. Diyanet İşleri Başkanlığı ve özel şirketler eleştiriye müstahak bir takım eksiklikleri varsa bile –ki ben bunları tek tek göstermeye çalıştım- yine de genelde başarılılar. Her iki kurum hazırlıklarını tamamlamış durumda. Hacı adayları kafileler halinde ayrılmış. Her kafilenin başında bir görevli var. Hacı adaylarına ne yapmaları gerektiğini anlatmaya, öğretemeye çalışıyorlar. Bugüne kadar ciddi sayılabilecek bir sorun yaşanmadı. Bazı yaşlılar hastalanıyor. Bu sene ilk defa trafik kazalarında veya asansör halatlarının kopması sonucunda hayatını kaybeden hacı var. Vefat edenlerin büyük bölümü çok yaşlılar veya yüksek tansiyonu olanlardır.

      Türk hacılarının en çok karşılaştığı sorunlardan biri özellikle yaşlıların ve kadınların kaybolması. Grup halinde Mescid-i Haram'a gidilir, yolda birbirinizi kaybetmeyin diye sıkça tenbih edilir, ama yine de grup dağılır. Bazan tavaf icin Harem'e 20 kişilik grup halinde gidenler, bir bakarsınız 2-3 kişiyle dönüyorlar.

      Kaybolmak büyük bir sorun değil. Çünkü herkesin yakasında kimlik kartı var. Kaldığı yerin adresini biliyorsa görevliler alıp oraya ulaştırmaya çalışıyor. Diyanet ile özel firmalar arasında bu konuda bir yardımlaşma var. Hangi grubun hacısı kaybolmuşsa, biri diğerine haber veriyor.

      Türk hacılarına bakan kurum ve firmaların yönetimle ilişkilerinin iyi olduğu anlaşılıyor.  Türk hacılarına 9.cu yol ayrılmış. Arafat, Müzdelife, Mina ve tavaf için Türk hacıları belli bir güzergahı izleyecekler. Bu da iyi bir tedbir, diğer ülke hacılarının çektiği sıkıntılar  göz önüne alındığında imtiyaz sayılır. Bu sene kadar Türsap servis arabalarını Bab Ali'den kaldırırdı, bu sene de öyle yaptı. Bu da genellikle Türk hacılarına tahsis edilmişti, ancak bu şimdi özellikle Hindistan ve Pakistanlılar da Bab Ali 'den servis arabaları kaldırmak istiyorlar..

     Rengarenk insanlar bir arada. Hacc'ın eda edildiği mekanlar evrensel bir topluluk, yani ümmetin resmi. Endonezya'dan Fas'a, Kırım'dan Yemen'e bütün Müslüman ülkelerden hacı adayları akıyor. İkindi namazı kendime bir yer ararken, Harem'de Osmanlı revaklarının tam arkasında ince sakallı bir yaşlı bana yer açtı. Teşekkür ettim ve ülkesini sordum: Çinliymiş.

      Böyle sınırlı bir mekanda en büyük sorun kolayca tahmin edileceği gibi trafik akışıdır. Bazı büyük caddelerde bile arabalar durmuş, yerinden kımıldayamıyor. Ancak bu yine de hayatın durduğu, ibadetin aksayacağı anlamına gelmiyor. Çünkü dışarıdan gelen hacıların büyük çoğunluğu umre ibadetlerini önceden yerine getirdikleri için kaldıkları yerde bulunuyorlar. Bundan sonrası Arefe günü Arafat'a çıkma heyecanı var. Herkes bunu bekliyor. Zorluk ve aşk bir arada, iç içe. Bir şeyi sevmek kolay değil. Sevgiyi hak etmek lazım. Aklıma Cengiz Aytmatof'un ünlü sözü geliyor: "Sevgi emektir."  Bunca meşakketi sevdiğimize kavuşmak için göz alıyoruz.     

       Bu açıdan bakıldığında Hacç varoluşsal bir sevgidir. Ve bu sevgi için emek harcamak gerekir. Hacılar bunun gayreti içinde. Yaratılışın, varoluşun ve hayatın derin anlamının bir sahnede sergilendiği ve bizzat sizin oyuncu olduğunuz aşkın bir sahnede rol almış bulunuyorsunuz. Herkes rolünü iyi oynamak ve başarmak istiyor. Bu yüzden herkeste heyecan dorukta!..