Vizyonunu gelişteremeyen ve Soğuk Savaş döneminin alışkanlıklarından sıyrılamayan Türkiye, her alanda çelişkili davranıyor. Ankara, bu çelişkileri gidermekte yetersiz kalıyor

Gerekli jeopolitik nosyonu ve vizyonu geliştiremediği için Soğuk Savaş döneminin alışkanlıklarından kendisini hâlâ sıyıramayan ve yeni dönemin şartlarına kendisini adapte edemeyen Türkiye, reaktif politikalarında sürekli çelişkiye düşüyor ve çelişkilerin egemen olduğu bir ortamda geleceğe doğru yürüyor.

11 Eylül olayından sonra başkan George W. Bush 'yeni yüzyılın tarihini yazacaklarını' söylemişti. Condoleezza Rice ise önce Büyük Ortadoğu Projesi içerisinde 22 ülkenin haritasının değiştirileceğini, daha sonra da 'yeni bir Ortadoğu gerektiğini' ilan etti. Büyük Ortadoğu Projesi'nin haritası çizilirken Türkiye'ye de yeniden şekillendirilecek ülkeler içinde yer verildi.

Daha sonra Türkiye'yi de bölen 'yeni Ortadoğu' haritası yayımlandı. Bu süreçte Türkiye'yi yönetenler ise Türkiye'nin de şekillendirileceği ve 'Ilımlı İslam' bir modele dönüştürüleceği hususlarında kaygılar oluşturan Büyük Ortadoğu Projesi'ne gönüllü destek vererek ve projenin yönetimine gönüllü eşbaşkan olarak ciddi bir çelişkiye neden oldu.

11 Eylül sonrasının yeni dünya düzeni, komünizm ideolojisinin yerine İslam'ı ikame etmeyi, enerji zengini İslam'ı düşmanlaştırmayı ve kurgulanmış 'medeniyetler çatışması' içinde, küresel terörle savaş adı altında İslam'la çatışarak enerji kaynaklarını kontrol etmeyi amaçlamıştı. İslami değerlerin temsilcisi ve savunucusu olarak öne çıkan Türkiye'yi yönetenler ise bu süreçte Medeniyetler Çatışması içinde ABD'ye gönüllü olarak destek vererek ve Batı'nın yanında, İslam'ın karşısında yer alarak da ciddi bir çelişkiye neden oldu.

Soğuk Savaş sonrası dönemde Türkiye'nin Batı ile ilişkilerinde AB süreci önemli bir yer aldı. Vizyonsuz, lidersiz, kendi içinde rekabetçi, geleceği belirsiz AB sürekli olarak Türkiye'nin hazmedilebilir duruma getirilmesini talep ederken sürecin ucunun açık olduğunu ve üyelik garantisinin olmadığını da ısrarla ifade etti.

Bütün bunlara rağmen AB Türkiye'nin kendi yapısına sıkı bağlarla bağlanmasını da istedi. Olasılık hesabı yapıldığında AB üyeliği şansının sıfıra çok yakın olduğu görülebilse bile Türkiye'nin enerjisinin büyük bir kısmını bu istikamette harcaması da ciddi bir çelişki idi.

Doğu yükseliyor

Küresel jeopolitik içinde ABD ve AB düşüşe geçmişken ve Doğu, yükselen güçler Rusya, Hindistan ve Çin ile enerji kaynakları ve pazarları ile öne çıkarken, Türkiye geleceğini sürekli Batı'da ve Batı ile ilişkilerinde arayarak, Batı'ya dayanarak ve Doğu'daki gelişmelere kendisini
adapte edemeyerek de bir çelişki oluşturdu.

Soğuk Savaş döneminde Atlantik bölgesini Sovyetler'in ve komünizmin yayılmasına karşı savunmak amacıyla kurulan NATO, Sovyetler'in dağılmasından sonra gelişen jeopolitik ortamda bir evrim dönemine girdi. Bundan böyle NATO'nun, ABD'nin liderliğinde, öncelikle enerji kaynaklarını ve güzergâhlarını kontrol, Baltık denizinden Karadeniz'e, Karadeniz'den Orta Asya'ya kadar uzanan hatta Rusya'yı; Orta Asya'da hem Rusya'yı hem de Çin'i çevreleme ve küresel terörle savaş misyonunu geliştirmesini ve Avrasya'da küresel amaçlar gütmesini beklemek gerek.Türkiye'nin, evrim geçiren yeni NATO içinde üyeliğini sürdürürken ve NATO içinde Batı çıkarlarına ciddi katkılar sağlarken, AB sürecinde dışlanması da bir çelişkiydi.

Yeniden şekillenen Ortadoğu içinde, Irak'ın kuzeyinde bir Kürt devleti kuruluyor. Türkiye ise Habur kapısını açık tutarak ve Türk işadamlarının Irak'ta yatırım yapmasını kolaylaştırarak kurulmakta olan Kürt devletini güçlendiriyor.

Türkiye aynı zamanda güney sınırlarında bir Kürt devletinin kurulmasını güvenliği karşısında potansiyel bir tehdit olarak görüyor ve bu oluşumun kabul edilemez olduğunu söyleyerek çelişkiye düşüyor. Irak'ın kuzeyinde, ABD Barzani'yi, Barzani ise PKK'yı himaye ediyor. Türkiye'nin, PKK tehdidinin bertaraf edilmesi için ABD'den yardım istemesi ise trajikomik bir çelişkiye dönüşüyor.

Uzmanlar küresel ısınmanın vahim potansiyel etkilerini raporlarında anlatıyorlar. Küresel ısınmanın susuzluğa, hastalıklara yoksulluğa, sosyal olaylara, göçlere ve çatışmalara neden olacağını da uzmanlar yazıyorlar. Küresel ısınmanın en çok etkileyeceği bölgelerden birisi de Ortadoğu; Ortadoğu'nun su kaynakları ise Anadolu'nun doğusunda.

Türkiye'yi yönetenler, küresel ısınmanın potansiyel etkilerini ciddiye almayarak ve küresel ısınmanın potansiyel bölgesel jeopolitik etkilerini kavramayarak da çelişkiye neden oluyorlar.

Türkiye'nin geleceği, öncelikle jeopolitik çelişkilerini aşmaktan geçiyor.