Karadeniz'in kontrolündeki rolü ve Kafkasya içindeki dengelerle önem kazanan Gürcistan'daki çatışma, aslında, çok kutuplu düzene geçişi yaşayan dünyada, ABD ile Rusya arasındaki güç mücadelesini yansıtıyor

Münih Güvenlik Konferansı'nda 10 Şubat 2007 tarihinde, Putin, 'Tek kutuplu dünya düzeninin kabul edilemez olduğunu' ifade etmiş, ABD'yi 'tehlikeli ve pervasız dış politika uygulamakla' suçlamış, ABD'nin 'tek taraflı ve çoğu kez meşru olmayan eylemlerinin
hiçbir soruna çare olmadığını' vurgulamıştı. Putin, bu önemli çıkışı ile adeta tek kutuplu dünya düzeninin sonunun başlangıcını ilan etmişti.

Putin'i cesaretlendiren, enerji gelirlerinin yükselmesi ile birlikte 1997 yılı sonrasında Rus ekonomisinin yılda yüzde 6-7'lik büyüme ile toparlanması, akıllı bir strateji ile hem Rusya ve hem de çevre ülkelerin enerjisinin dağıtımında Rusya'nın regülatör rolü üstlenmesi, enerjinin yumuşak bir güce dönüştürülmesi, merkezi yönetimin güçlendirilmesi, silahlı kuvvetlerin modernize edilmeye  başlanması sayesinde Rusya'nın Avrasya'da yeniden küresel etkinliğe sahip kıtasal bir güce dönüşmesi idi.

Rusya, Şanghay İşbirliği Örgütü içinde Çin ile de çıkarların örtüştüğü alanlarda işbirliğini geliştirerek etkinliğini artırdı. Nitekim, Şanghay İşbirliği Örgütü içinde Rusya ve Çin müşterek askeri tatbikatlar icra ederek ve ABD'nin Orta Asya'daki üslerini boşaltmasını talep ederek Avrasya coğrafyasındaki değişimin işaretlerini vermişti. ABD ile birlikte Avrasya'nın yükselen güçleri Rusya, Çin ve Hindistan Avrasya'daki güç mücadelesine ciddi bir farklılık getirirken, tek kutuplu dünya düzeninin yerini çok kutuplu dünya düzeni almaya başlamıştı.

Soğuk Savaş dönemimin bitmesi ile birlikte NATO'yu Doğu Avrupa'yı, Balkanlar'ı ve Baltık ülkelerini içine alarak genişleten, bunu yaparken NATO'yu Rusya'ya yaklaştıran, Rusya'yı Batlık bölgesi- Doğu Avrupa, Balkanlar- Karadeniz-Kafkasya- Orta Asya hattında çevrelemeye çalışan ABD'nin bu gayretleri Rusya'yı tedirgin etmişti.

ABD'nin Çek Cumhuriyeti'ne ve Polonya'ya yerleştirmeye çalıştığı füze savar sistemi de bu yaklaşımın bir parçası idi.
ABD'nin renkli devrimleri sonunda Batı yanlısı yönetimlerin iş başına geldiği Ukrayna ile Gürcistan'ın Rusya'nın güvenliği açısından önemli yerleri vardı ve bu ülkelerin NATO üyeliği, ABD'yi NATO üzerinden hem Doğu Avrupa'da hem de Kafkasya'da Rusya'ya komşu yapma potansiyeli taşıyordu ve Rusya'nın bu gelişmeleri kabullenmesi mümkün değildi.
Güney Osetya'nın kışkırtmalarına askeri güçle cevap veren Saaşkavili'nin hesap hatası, Rusya için ciddi bir stratejik fırsat yarattı. Gürcistan yönetimin Rusya tarafından desteklenen ayrılıkçı Güney Osetya bölgesine askeri müdahalesi, Rusya'nın askeri gücünü bu bölgeye sokması ve hava gücü ile Gürcistan içindeki askeri hedefleri vurması ile cevaplandırıldı. Bu askeri harekât, Rusya'nın Soğuk Savaş sonrasında, askeri güç kullanarak tek başına uyguladığı ilk ciddi inisiyatifti.

Bu eylemle Rusya, bir bakıma, karşı çıktığı Kosova'nın bağımsızlığı hareketinin de rövanşını almayı amaçlıyordu...

İki cephe
ABD'nin konvansiyonel askeri gücünün yetersizliğinin Irak'ta ve Afganistan'da kanıtlanmış
olması, NATO'nun Soğuk Savaş sonrasının ilk ciddi sınavı olan Afganistan'daki başarısızlıkları, iki cephede savaşan ABD'nin Irak ve Afganistan'ın yanı sıra İran'a da angaje olması, Rusya'yı, Gürcistan'da askeri güç kullanması ve bu eylemin zamanlaması hususunda cesaretlendirdi.

Enerji kaynaklarına yakınlığı, içinden geçen enerji hatları, Orta Asya'ya giriş sağlayan ve Rusya'nın güneye açılımını engelleyen coğrafi  konumu, Karadeniz'in kontrolündeki rolü ve Kafkasya içindeki dengeler ile önem kazanan Gürcistan'daki çatışma, aslında, çok kutuplu düzene geçişi yaşayan dünyada, ABD ile Rusya arasındaki güç mücadelesini yansıtıyor. Benzer çıkar çatışmalarının bundan sonra, Doğu Avrupa'da, Orta Asya'da ve Pasifik'te de gerçekleşmesi mümkün.

Rusya'nın Gürcistan inisiyatifi, Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattını ve bölgedeki boru ve ulaştırma hattı projelerini tehdit ederken, Rusya'nın Avrasya'daki güç mücadelelerine dönüş yaptığını haber veriyordu. Bu inisiyatif aynı zamanda, ABD liderliğindeki NATO'nun yeni dünya düzenine hazırlığını da test ediyordu.

Soğuk Savaş sonrası dönemdeki gibi çok kutuplu dünya düzenine de hazırlıksız yakalanan, Avrasya'daki değişimi kavramak istemeyen, bu nedenle de Avrasya için jeopolitik vizyon geliştirmeyen, politik enerjisini AB sürecinde tüketen ve kendisini Batı'nın yapısına sıkı bağlarla bağlatan,Batı çıkarları için kendisini Ortadoğu'da meşgul eden, Kafkasya'ya hala Soğuk Savaş gözlükleri ile bakan Türkiye'nin, Kafkasya'daki bu gelişmeleri öngörmemesi ve gelişmeleri karşılayacak bir stratejisinin olmaması çok doğal.

Kaynak: Radikal