Türk savaş uçakları ilk defa 2007 yılının aralık ayında sınırı geçerek ABD işgali altındaki Irak toprakları içinde, Kandil Dağın'daki PKK üslerini kapsamlı bir hava harekatı ile vurdu. 2008 yılı şubat ayında ise özel eğitimli Türk kara birlikleri, zorlu kış şartlarında baskın tarzında sınırı geçerek Zap üssündeki PKK unsurlarına, akın tipi bir harekât ile önleyici bir darbe indirdi. 1-2 Mayıs 2009 gecesi Türk Hava Kuvvetleri, Kandil Dağı'ndaki PKK unsurlarına şiddetli bir darbe daha vurdu. Temponun sürdürülmesini ve PKK'ya indirilen darbelerin devamını beklemek gerek.

Aralık ayında icra edilen hava harekâtı ile PKK'ya karşı sürdürülen silahlı mücadelede inisiyatifi, operasyonel durum üstünlüğünü ve psikolojik üstünlüğü ele geçiren Türk Silahlı Kuvvetleri karşısında PKK'nın ve örgütün lider kadrosunun çökertilmese bile sarsıldığını söylemek mümkün.

Terörle mücadele sadece silahlı güçle kazanılamayacağına, sert güç (askeri güç) ile birlikte yumuşak gücün (sosyo-kültürel,ekonomik, diplomatik ve psikolojik tedbirler) de topyekûn mücadele stratejisi içinde akıllıca kullanılmasına ve bu kapsamda mücadelenin 'ağırlık merkezlerini' teşkil eden halkın desteğinin sağlanması ve dış desteğin kesilmesi tedbirlerine öncelik verilmesi gerektiğine göre,mücadelenin çok boyutlu bir tarzda kararlılıkla sürdürülmesi gerekiyor.

ABD'nin Aralık 2007'den bu yana tutum değiştirerek TSK'nın gerektiğinde PKK ile mücadele kapsamında, Irak içinde de harekât icra etmesine onay vermesi şüphesiz, silahlı mücadeleyi kolaylaştırıyor. ABD'nin tutum değişikliği ile birlikte, Irak'ın Kuzeyi'ndeki Barzani yönetiminin de TSK'nın Irak Kuzeyi'ne icra ettiği harekâta karşı çıkmaması, Türkiye ile söz konusu yönetim arasında politik diyaloğun başlatılması, PKK'yı yalnızlaştırarak mücadeleye ciddi katkılar sağlıyor. Irak'ta ve Ortadoğu'da dengelerin hızla değiştiği dinamik ortamda, Türkiye'nin Irak ile ilgili çıkarları PKK ile mücadeleden ibaret değil. Irak'ın siyasi bütünlüğünün korunması, Türkmenlerin haklarının ve güvenliğinin sağlanması, Kerkük'ün statüsü, bölge enerjisinin tüm Iraklılara ait olması deklare edilmemiş olsa bile, Türkiye'nin bölge ile ilgili reelpolitiğinin hedeflerini oluşturuyor.

ABD'nin PKK ile mücadele konusunda tutumunu değiştirmesi, Türkiye'nin Irak'ın kuzeyindeki yönetim ile politik diyaloğa girmesi, PKK ile mücadeleyi kolaylaştırırken, gelişen politik pazarlıklar ortamında, Türkiye'nin bölge ile ilgili diğer çıkarlarının geleceği hususunda kaygılar da oluşturuyor.

Irak'ın kuzeyindeki istikrar ABD için önemli. Irak'ın kuzeyindeki enerjinin Türkiye üzerinden Batı pazarlarına akıtılması, bölgede istikrarın geliştirilmesine; Türkiye ile Irak'ın kuzeyindeki yönetim arasındaki buzların eritilmesine ve işbirliğinin sağlanmasına bağlı. Irak'ın kuzeyi ekonomik alanda zaten Türkiye'ye bağımlı.Irak'ın nasıl şekilleneceği belli değil.Irak'taki olası gelişmeler, Irak'ın kuzeyindeki Kürtleri Türkiye'ye mecbur bırakabilir.

ABD, Irak içinde giderek artan İran nüfuzunu Türkiye ile dengelemek isteyebilir.ABD, Ortadoğu'da giderek artan İran' nüfuzunu da Sünni kuşak içine Türkiye'yi de yerleştirerek dengelemek; İran karşısında Türkiye'yi yanında görmek; İran'a karşı yapılacak yaptırımlarda Türkiye'nin katkılarından yararlanmak isteyebilir.

Ortadoğu'daki hassa dengelerden biri değişince çözülmesi zor, çok denklemli ve birbirine bağımlı sorunlar ortaya çıkıyor. PKK ise sadece silahlı mücadelenin yöneltildiği basit ve yalın bir hedefi değil. PKK ciddi bir pazarlık unsuru ve bölge içindeki denklemlerde önemli bir yeri var gibi gösteriliyor.

Kaynak: Radikal