Irak'la işbirliği anlaşması imzalaması sonrası Türkiye İran'la rekabete giriyormuş gibi görünebilir. Fakat iki ülke şu an işbirliğine muhtaç
Türkiye'yle Irak arasında Stratejik İşbirliği Yüksek Konseyi kurulması anlaşması imzalandı. Modern Türkiye'nin Ortadoğu işlerine en üst derecede dalışını yansıtan 1955 tarihli Bağdat Paktı'ndan bu yana benzeri görülmemiş bu gelişme karşısında İran nerede duruyor? İran doğal olarak denklemin içinde. Hatta anlaşmayı imzalayan taraf olan Irak Başbakanı Nuri el Maliki'yle ilişkileri de dahil olmak üzere, Irak'ta kurduğu geniş koalisyonlar ağıyla ABD'den sonra bu ülkede şu an en fazla etki sahibi taraf.
Bununla birlikte, söz konusu stratejik işbirliği şu 'stratejik soru'yu da tetikliyor: Acaba Ankara-Tahran ilişkileri yakında tam ekonomik işbirliği ve siyasi temkinlilik sürecinden, rekabet sürecine mi taşınacak?
Bu sorunun, Türk diplomasisinin İran çıkarlarıyla uyuşmayan güçlü hızlılığı başta gelmek üzere birçok haklı gerekçesi var. Türkiye'nin Afganistan'da NATO çerçevesindeki etkin askeri katılımından, İran'ın müttefiki Hizbullah'ın bulunduğu Güney Lübnan'daki askeri varlığına, İran'ın kapsamlı savaş halinde olduğu İsrail'le Suriye'le arasında barış görüşmelerine aracılık yapmasına veya Tahran'ı tecrid etme amaçlı bazı AB çabalarını gözetmesine kadar...
Denklem tek bir durumda bozulur
Başka 'temas noktaları' da söz konusu:
Türkiye'nin, komşusu İran'ın nükleer çalışmasına yönelik endişesi, nükleer yarışa katılma ihtimalinin işaretini vermesi ve ABD'nin Irak'tan çekilmesi sonrasında girilecek sürecin, İran'ı Ortadoğu ve Kafkasya'da 'süper bölgesel devlete' dönüştürmesinden duyulan çekince.
O halde, Ankara-Tahran ilişkilerinin rekabet sürecine taşınmasından söz etmek için bir temel söz konusu. İki tarafın epey çalkantılı bir tarihi de var. 137 yıl süren ve Batı'nın İslam dünyasını kontrol altına almasına zemin hazırlayan kanlı Safevi-Osmanlı savaşlarından bahsetmiyoruz sadece. Aynı zamanda, 1639 tarihli Kasr-ı Şirin Anlaşması sonrası dönemden de bahsediyoruz.
Peki bu çalkantılı tarihin tekrarlanması mümkün mü? Tek bir durum dışında değil: İran'ın petrolün yüzde 90'ının bulunduğu güney Irak'ı doğrudan kontrolüne alması gibi bölgenin jeo-stratejik sahnesinde tam bir değişim yaşanmaz veya Irak tamamen İran kontrolü altına girmezse, söz konusu tarih tekrarlanmaz. Bu senaryolar gerçekleşirse de, rekabet, hatta askeri cepheleşmeler yaşanacaktır. Böyle bir durumda, Osmanlı-Safevi tarihi uyanır.
Stratejik anlaşmaya İran da girebilir
Fakat bunun dışında taraflar hayatta kalmak istedikleri takdirde işbirliğine mahkûmlar.
Bu zor bir durum da değil; sebepse sadece iki ülkenin bölünme veya parçalanma endişeleri değil, ayrıca Türkiye'nin en azından şu ana dek bölgesel emellerinin bulunmamasıdır.
İran Ortadoğu ve Kafkaslar'daki hareketlenmeleri kanalıyla Türkiye'nin çıkarlarına dokunmazsa, Ankara güçlü Tahran'la yaşayabilir. Ancak bunun tersi de mümkün.
Peki Irak-Türkiye ortaklığı karşısında İran nerede? Tahran, emellerinin Türkiye'ye dokunmayacağını kanıtlarsa üçüncü taraf olarak bu anlaşmaya girebilir.
Kaynak: Radikal