Financial Times gazetesi, Beyaz Saray'ın -açıkça yalanlamasına rağmen- Türkiye'ye İsrail ve İran'a yönelik politikalarını değiştirmediği takdirde insansız uçakların satışını durdurma tehdidinde bulunduğunu yazdı. Üst düzey Amerikalı bir yetkilinin gazeteye verdiği bilgilere göre tehdit, Obama ile Erdoğan arasındaki son zirve görüşmesi sırasında yapılmış.
Alışılmışın dışında bir adım bu. Zira Türkiye, 70 küsur yıl boyunca ABD'nin Ortadoğu'daki bölgesel sisteminin temel dayanaklarından biri oldu. Hatta Anadolu ülkesi İslamcı liberalizmin pistine döndüğünde ve yönünü Doğu'ya çevirdiğinde dahi Washington'dan sıkıntı ve rahatsızlık belirtileri gelmedi. Tam tersine bu eğilimler Washington'dan destek buldu.
Ayrıca tehdit üzerinde iyice çalışılmış. Çünkü tehdit, Türk iç şartlarının yani İslamcı eğilimlere sahip Erdoğan hükümeti ile aşırı laik Türk ordusu arasındaki ilişkilerin en duyarlı olduğu bir zamanda geldi. Gelişmiş insansız uçaklar anlaşmasının durdurulacağı imasında bulunulması ordu nezdinde kendisine yönelik Amerikan silah desteğini kaybetmesine ilişkin derin endişeleri körükleyebilir.
Peki Washington, hükümet ile ordu arasındaki çatlağı kasıtlı olarak körüklemek mi istedi? Şayet öyleyse silahlı kuvvetler bu durumla nasıl bir ilişki kuracak? Bu iki soruya cevap vermek, Türkiye'nin şu günlerde üzerinde durduğu zeminin yapısını açıklığa kavuşturacak. Amerikan adımı siviller ile askerler arasındaki çekişmenin yeniden başlamasına yol açarsa bu durum yeni Osmanlıcılık deneyimine nokta koyacak ve Türkiye'nin birbiriyle çekişen iki Türkiye'ye bölünmesine yol açacaktır.
Şayet askerî kışlada her şey sakin kalırsa bu durum, yeni Türk dış politikasının Türk milletinin bütün gruplarının oybirliğinden beslendiğinin delili olacaktır. Bu da bölgede yeni tarihî dönemin başlangıcını oluşturacaktır. Bu dönemin yapısı nasıl olacak? Ortadoğu düzeninin denklemleri derinden değişecektir. Bu düzenin tek ve birinci dayanağı olması vasfıyla İsrail'e dayanmanın yerine yeni düzenlemeler yeni bölgesel güçlerin taleplerini dikkate alacaktır.
Şu ana kadar deneyim Amerikan politikalarının 'İsrailleştiğini' gösterdi. Bu durum, ABD'nin İran'a yönelik gerginliği artırıcı kampanyalarda hemen İsrail'in arkasında yer almasında somutlaşıyor. Gelecek sonbaharda İsrail'le birlikte İran'a karşı askerî cepheleşmeye gidebilir.
Bu gerginliğin Türkiye'ye ulaşması durumunda rüzgâr, Obama yönetiminin verdiği değişim vaatlerinden arta kalanı da alıp götürecektir. Bu durumda ellili ve altmışlı yıllarda Arap milliyetçiliği ile ABD arasındaki büyük cepheleşmeye yol açan şartları yeniden getirecek yeni nesnel denklemler ortaya çıkabilir. O zamanki cepheleşmenin temel sebebi ABD'nin Arap modern güçlerinin meşru taleplerini tanımayı reddetmesiydi.
Fakat burada büyük bir fark olacaktır. Zira ABD, tek süper güç değil ve İsrail de vazgeçilmez stratejik bir hazine değil. Sonra Türkiye ve İran, Araplar gibi ülkeler arayan milletler değil. Aksine yükselen iki güçtür. Bu yüzden İran ve Türkiye ile cepheleşme Araplarla yapılan altı gün savaşları gibi olmayacaktır. Washington, Türkiye'nin yüzüne zımnen de olsa eldiveni attı. Geriye ise Türkiye'nin tepkisini beklemek kaldı. Ne var ki beklerken ellerimiz ABD ve İsrail ikilisinin yeni Osmanlıların iradesini içeriden parçalama noktasında başarılı olmasından endişelenerek kalplerimizin üzerinde. Birleşik Arap Emirlikleri gazetesi El Haliç 18 Ağustos 2010
Kaynak: Zaman