ABD Başkanı Barack Obama'nın başkanlığının 77. gününde Türkiye'ye resmi bir ziyaret gerçekleştirme kararı, Türkiye'nin bölgesel bir güç olarak yükselişi açısından büyük bir adımdı. Bu, gelecek on yılların büyük jeopolitik hikâyelerinden biri olacak. Obama Ankara'ya kısa vadeli bir gündemle geldi.
Türkiye'nin Afganistan'daki NATO misyonuna daha fazla katkı yapmasını ve Amerikan askerlerinin ve ekipmanının Irak'tan Türk toprakları üzerinden çekilmesini istiyordu. Fakat aklında olanlar bunlardan ibaret değildi.
Türkiye'nin başkan sıfatıyla ziyaret ettiği ilk Müslüman ülke olmasına yol açan daha büyük nedenler vardı.
24 Nisan Obama'yı zorluyor
Geçen ayki yerel seçimlerin de gösterdiği gibi, Türkiye bugün hiç olmadığı kadar demokratik bir ülke. Ekonomisi güçlü ve bu kısmen Türkiye'yi yakınlardaki en güvenli yer olarak gören Körfez yatırımcılardan gelen paradan kaynaklandı. En ilgi çekici olanıysa, Türkiye'nin önemli bir diplomatik aracı haline gelmesi. Türkiye geniş ve fırtınalı bir bölgenin dört bir tarafındaki hükümetlerin ve muhalif grupların güvenini kazanmak hususunda çarpıcı bir yetenek geliştiriyor. Hem Rusya hem Gürcistan, hem İsrail hem Hamas, hem İran hem ABD'yle sıcak ilişkileri var. Nasihatlerine, Suriye, Mısır ve Suudi Arabistan gibi çok çeşitli ülkelerde değer veriliyor. Türkler, çok fazla olumlu şey olmayan bir bölgede diplomasiye olumlu bir yaklaşım keşfetmiş durumda. Diyaloğu ve uzlaşmayı teşvik ediyor, tehditleri, talepleri ve bombardımanları reddediyorlar. Obama'nın ziyareti bu yaklaşımı sevdiğini gösteriyor.
Canlanan Türk-Amerikan ilişkisi, kısa süre içinde ilginç bir viraja girebilir.
Obama kampanyasında seçilirse Osmanlı Ermenilerinin katledilmesini soykırım olarak tanıma vaadinde bulunmuştu. Böyle bir tanıma birçok Türk'ü kızdıracaktır ve Obama'nın uyandırdığı Türk-Amerikan aşkını bitirebilir. Obama şimdi kampanya vaadinden kurtulmanın bir yolunu arıyor. Bu vaatten yüzü kızarmadan nasıl kurtulabilir? Yeni Türk dostlarının yardımıyla. Ankara ve İstanbul'daki siyaset çevreleri, Türkiye'yle Ermenistan ilişkilerinde uzun zamandır beklenen kırılmanın gerçekleşebileceği spekülasyonuyla çalkalanıyor. Bu süreç, 1993'ten beri kapalı olan kara sınırının açılmasını, diplomatik ilişkilerin yeniden tesisini ve 1915'teki ölümleri araştıracak bir akademisyenler komisyonunun kurulmasını içerecek.
Bu kırılma Obama'nın 1915'teki olaylara dair söz verdiği açıklamayı yapmasının planlandığı 24 Nisan'dan önce gerçekleşirse, ortalığı karıştıracak olan 'soykırım' kelimesinden kaçınmak için her gerekçesi olacak. Zira bu iki kadim düşman öpüşüp kucaklaşırken, yabancı bir gücün aralarına karakedi sokmasına mahal olmadığını öne sürebilecek. Bu kırılma, eğer olursa, bölgenin tansiyonunu düşürmek yönünde belirleyici bir adımı ifade edecek. Ayrıca Türkiye'nin olgunlaşan diplomatik rolüne dair yeni bir işaret de olacak. Türkiye bölgede dile getirdiği ilk hedefe nihayet ulaşmış olacak: Komşularıyla sıfır sorun. Bu da Türkiye'yi daha iddialı hedeflere, büyük bir bölgesel stratejiye ulaşmak bakımından iyi bir konuma yerleştirecek.
'Türkiye hâkim güç olacak'
Stratejik kâhin George Friedman "Gelecek 100 Yıl: 21. Asır İçin Bir Öngörü" adlı yeni kitabında, Türkiye'nin dünyanın kilit güçlerinden biri haline geleceğini söylüyor. Kitapta yer alan '2050'de Türkiye'nin nüfuz alanı' adlı harita, Osmanlı İmparatorlu'ğunun haritasıyla çarpıcı bir benzerlik taşıyor.
Friedman şunları söylüyor: "Türkiye yalıtılmış ve eli kolu bağlı bir ülke
değil; yönelebileceği birçok istikamet var. En önemlisi, Amerikan çıkarlarına bir engel teşkil etmiyor ve bu yüzden sürekli olarak bir Amerikan tehdidiyle yüz yüze gelmiyor. Bu, kaynaklarını ABD'yi engellemek için seferber etmek zorunda olmaması anlamına geliyor. Güçlenen ekonomisi sayesinde Türkiye muhtemelen kısa süre sonra eski rolüyle, yani bölgedeki hâkim güç olarak tekrar arzı endam edecek."
Ermenistan'la kadim ihtilafı çözmek, Türkiye'yi bu nüfuzlu konuma bir adım daha yaklaştıracak. Bir sonraki adım, Kürt milliyetçiliğiyle bir uzlaşma zemini bulmak olacak. Türkiye uluslararası sahnede öyle usta bir arabulucu olarak yükseliyor ki, kendi sınırları dahilindeki Kürt sorununu çözememesi giderek bir paradoks görünümünü alıyor. Eğer Türkiye bu ve başka bazı zorlukların üstesinden gelebilirse, önünde çok iyi bir asır uzanacaktır. Obama'nın da belli ki fark ettiği üzere, böyle bir Türkiye ABD için mükemmel bir ortak olacaktır. (New York Times'ın eski Ortadoğu büro şefi, 6 Nisan 2009)
Kaynak: Radikal