İzlanda yanlış anlamasın ama kaçak Edward Snowden’in yerleşmesi gerektiği yer Latin Amerika’dır.
O da aynı görüşte. Haberlere bakılırsa Küba, Venezüela ve/veya Ekvador’a gitmek üzere Moskova’da bekleşiyor. Facebook’taki bir gönderi de Bolivya’nın Snowden’e sığınma hakkı verebileceğini telkin ediyor. Nikaragua, Peru, Brezilya veya Arjantin’den ses gelmiş değil ama Snowden’i onlar da memnuniyetle ağırlayacaklardır.
Snowden’e sığınma hakkı verecek her hangi bir ülke, ABD’nin misillemesini de göze alacaktır. Bunlar arasında diplomatik tecrit ve külfetli ticari müeyyideler de var. Bazıları umursamıyor görünmektedir. İhanet veya casuslukla itham edilen ABD vatandaşlarının sığınmak için Latin Amerika’yı tercih ettikleri gerçeği, kıtanın Amerikan gölgesinden tastamam nasıl çıktığını gösteren göz alıcı bir hatırlatıcıdır.
Başkan Richard Nixon, 1973’te Şili hükümetine diz çöktüren örtülü operasyon için bastırırken yaverlerine “Latin Amerika gitmiş değil, onu tutmak istiyoruz” demişti. On yıl sonra da Reagan yönetimi Nikaragua, El Salvador ve Guatemala’da vekalet savaşları yürütüyor olacaktır. ABD ordusu 1980’lerde liderleri Washington’a kafa tutan iki Karayib ülkesini, Grenada ve Panama’yı işgal etmişti.
ABD 1990’larda Latin Amerika ülkelerine “Washington Konsensü’nü dayatmaya baktı. Latin Amerikalıların “neo-liberal” ilkeler diye andığı düzenlemelerdi bunlar: Bütçe kesintileri, özelleştirme, deregülasyon ve yabancı şirketlere teşvik paketleri. Bu kampanya acılı bir direniş başlattı ve nihayet çöktü.
Bu askeri, siyasi ve ekonomik saldırılara rağmen – hatta bunlardan dolayı – Latin Amerika ülkelerinin çoğu Amerikan modelinden derin bir rahatsızlık duydu. Kıtanın en popüler liderlerinden bazıları Washington Konsensüsü’nü kınayarak ve ülkelerini Amerikan yörüngesinden çekip çıkarma vaadiyle iktidara yükseldiler.
Venezüela Devlet Başkanı Hugo Chavez bu cüretkar liderlerin en parlağı olduğundan dolayı yabancılar, Chavez’in ölümünün ardından bölgenin geleneksel itaat durumuna geri döneceğini ummuş olabilirler. İşin aslı, sadece bir avuç lider değil, Latin Amerika’daki geniş kitleler Washington’dan daha fazla bağımsızlık istediklerine karar verdiler.
Snowden için bu hayatidir çünkü ani bir hükümet değişikliğiyle ülkesine iade edilmesi ihtimalini azaltmaktadır. Latin Amerika’ya gidebilirse, dost ve destekçilerden asla yoksun kalmayacaktır.
Ekvador’un Amerikan eğitimli, Fidel Castro hayranı ve sıkı sosyalist başkanı Rafael Correa bunlardan biri. Correa 2009’da Washington’ın protestolarına rağmen ABD’yi Ekvador’daki askeri üsten çıkmaya zorlamış; WikiLeaks kurucusu Julian Assange’a Londra’daki Ekvador Büyükelçiliğinde sığınma hakkı vermişti. Assange’ı “zulüm görmüşler klubüne” memnuniyetle kabul eden Correa, Snowden’i de üye olarak kucaklayabilecektir.
Uzun sahilleri, muazzam dağları, bereketli yağmur ormanları olan Ekvador, böylesi bir klubün kurulacağı ideal bir yerdir. İzlanda’dan iki kat daha büyüktür ve daha ılımandır. Sırf devlet başkanı değil halkı da nazik misafirperverliğiyle bilinir.
Snowden, Ekvador’dan kalkışla geniş bir alanda seyahat edebilir. Bolivya’daki Titicaca Gölü’nden Caracas’ın cıvıl cıvıl hareketliğine kadar pek çok şey onu beklemektedir. Şansı varsa, ABD’nin 1954’te iktidardan devirdiği reformcu başkan Jacobo Arbenz’in 100’ncü doğum yıldönümünde düzenlenecek festivale katılmak üzere Eylül ayında Guatemala’yı da ziyaret edebilir.
Snowden’in Latin Amerika’ya vardığında kutlayacağı çok şeyi olacaktır. Ancak tam bir özgürlüğün tadına varamayabilir. Washington’daki bazıları, Assange ve Onbaşı Bradley Manning hakkında yaptıkları gibi Snowden meselesini de ulusal güvenlik meselesi haline getirdiler. Snowden’i kaçırıp yargılamak üzere ülkeye getirebilirler.
Snowden’in önnüde nefes kesici derecede farklı iki ihtimal var. Eğer ABD kendi bildiğini yaparsa, Onbaşı Manning gibi o da uzun yıllar hapis yatabilir. Aksi takdirde, Ekvador’da istakozun ucuz, gün batımının muhteşem olduğu Playas gibi sahil kasabalarında uzun yıllar geçirebilir ve internet bağlantısı onu bilgi savaşlarında ön cephede tutabilir.
Kaynak: Guardian
Dünya Bülteni için çeviren: M.Alpaslan Balcı