Anayasa'da 10 ve 42. maddelerde yapılan düzenleme iktidar seçkinleri tarafından kabul edilmedi. Cumhurbaşkanı, Başbakan, Meclis, YÖK Başkanı ve üç partiye (AK Parti, MHP ve DTP) mensup 411 milletvekili başörtüsü yasağının ortadan kaldırılması yönünde irade koyarken, merkezdeki çekirdeğe mensup bir unsur direniyor. Direnen unsurun amacı, toplumda kendi kontrolünde süren bir kaos çıkarıp mümkünse yine rejime anti demokratik müdahalede bulunmak.

      Bu çerçevede üniversitelerde yasakçı rektörlerin uygulamalarıyla sorun yaşayan başörtülü öğrenciler kampus girişlerinde tacize uğruyor. Bu hafta ismi başka skandal bir haberle duyulan bir üniversitede birtakım derin güçler tarafından yönlendirildiği açıkça belli olan bir grup başörtüleriyle üniversiteye girmeye çalışan kızlara tacizlerde bulunma teşebbüsünde bulundular.İstanbul Aydın Üniversitesi daha önce de okulun Radyo Televizyon Bölümü'nde ev ödevi olarak hazırlanan ve Hrant Dink cinayetini meşru gösteren bir klibin Youtube'a konulmasıyla gündeme gelmişti. 'Kurşun Kalem' klibinin seneryasunu yazan beş öğrenci, savcılık talimatı ile gözaltına alınmış, öğrenciler ise klibi ödevleri olduğu için yaptıklarını söylemişlerdi. Üniversitelerin Beşyol'da bulunan Halit Aydın Kampusu'nda 100 öğrenci 'türbanlı öğrenciler okula girmesin' eylemi yaptı. Okulun bahçesine girmeye çalışan başörtülü öğrenciler, başörtüsü karşıtı öğrencilerin sözlü ve fiili saldırısına uğradı. Olaylar esnasında protestocu kız öğrencilerden biri, okula girmeye çalışan başörtülü bir öğrenciyi itti.

      İki gazetemiz, olaylar sırasında çekilen bir fotoğrafı öne çıkararak, bundan 51 yıl önce ABD'de yaşanan bir olayı ve bu olayın 100 yılın fotoğrafları arasına giren fotoğrafını hatırlattı. Fotoğraf ABD Anayasa Mahkemesi siyahi öğrencilerin de beyazların gittiği okullara gidebilmesi önündeki yasakları kaldırınca Arkansas Eyaleti'ndeki Litte Rock kenti lisesine kaydolan 9 siyahi öğrenciden Elizabeth Eckford'un okula girmeye çalışırken beyaz öğrenciler tarafından sözlü ve fiili saldırıya uğradığı anı gösteren trajik bir belgeydi. Reuters muhabiri tarafından çekilen fotoğrafta Eckford'un arkasından öfkeyle bağıran öğrencilerden Hazel Massery 40 yıl sonra Eckford'dan özür dilemiş, o gün yaptıklarından dolayı ömür boyu pişmanlık duyduğunu söylemişti. (29 Şubat 2008, Zaman ve Taraf.)

      Zaman zaman başörtüsü sorununun artık giderek "sınıfsal bir ayrışma ve çatışma"ya dönüştüğünü yazıyoruz. Kuşkusuz Türkiye'de Batı'dakine benzer sınıflar yok, sınıf savaşları da yaşanmış değil, ama iktidar merkezini elinde tutan merkezi çekirdek bir sınıf bilinciyle hareket edip, merkez-kaç güçlerin toplumsal ve ekonomik-politik yükselişini durdurmaya çalışıyor. Bu anlamda başörtüsü iki toplumsal grup (sınıf ?) arasında çatışma-ayrışma sembolü haline geldi, başörtüsünü siyasal veya sınıfsal sembol durumuna çıkartan da bizzat merkezdeki çekirdektir.

      Bu ayrışmayı merkezdeki çekirdeğin belli saşlı sözcüleri de dile getirmektedirler. Cumhurbaşkanlığı seçiminde ortaya attığı 367 tezi ile sistemi kilitleyen eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, "Aldığı eğitimi ifa edemeyecek ikinci sınıf bir kadın portresinin özgürlükle ilgisi yoktur" deyip baklayı ağzından çıkardı. Kanadoğlu, yine laikliğin arkasına sığınıp yasakları savunmaktadır ki, bu merkezdeki çekirdeği teşkil eden unsurların tümünün ortak ideolojik savunma hattına işaret etmektedir:  Kanadoğlu şunları demektedir: "Laikliğin evrensel bir tanımı yoktur. Ülkelerin adı geçerek laikliği tanımlayabiliriz. Ya da din ve devlet işlerinin birbirinden ayrı tutulması diyebiliriz. Eğer siz laiklik düşüncesini ortadan kaldırırsanız o zaman tehlike olur. Tarikatlar ve mezhepler ortaya çıkar."