Başpiskopos Williams'ın 'şeriatın bazı veçheleriyle uzlaşma' önerisi pratikte paralel hukuk sistemleri yaratarak tam bir uyumsuzluğa yol açar. Azınlıkları korumakla, yasalarını kendilerinin belirlemesine izin vermek aynı şey değil

Canterbury Başpiskoposu'nun bu hafta sivil ve dini hukuk üzerine yaptığı konuşma, umutsuz bir entelektüel şaşkınlıktı. Rowan Williams Britanya'nın, bazı vatandaşlarının Britanya hukuk sistemiyle bağ kuramadığı 'gerçeğiyle yüzleşmesi' ve 'hukukun bunu biraz olsun göz önünde bulundurması' gerektiğini savunuyor. Önerilerinden biri, 'Müslüman hukukun bazı veçheleriyle yapıcı bir uzlaşma'.
Böyle bir 'uzlaşma'da göze çarpan sorun şu ki, şeriat sadece Müslümanlar için geçerli olacak. Liberal ve açık bir toplumda, her vatandaş yasa önünde eşit sayılmalı. Sadece belirli dini veya kültürel gruplar için geçerli yasalar söz konusu olamaz. Williams, 'herkes için tek yasa ve sadece bu' fikrinin tehlikeli olduğunu söylüyor. Aksine, özgürlüklerimizin temelini oluşturan şey tam da bu birleşik yasal sistem. Willams 'tek yasa'nın tehlikeli olduğunu düşünüyorsa, farklı grupların farklı yargılama yetkileriyle yöneltildiği bir durumun sosyal sonuçlarını değerlendirmeli.
Willams'ın Müslümanlar ve 'kültürel sadakatle devlete sadakat arasında keskin bir seçimle karşı karşıya kalmış' azınlıktaki diğer inanç grupları için hayatı kolaylaştırma arzusu alkışlanmaya değer. Fakat, Başpiskopos hassas durumdaki azınlıkları koruyan belirli yasalarla, bazı dini grupların altında yaşayacakları yasaları kendilerinin belirlemesine izin verilmesi arasında ayrım yapmayı başaramıyor.
Bu, herhangi bir kültürel veya dini geleneğin tarihe karışması gerektiği anlamına gelmiyor. Mevcut yasalar çerçevesinde bireyler, sivil bir anlaşmazlığı iki taraf da onay verirse üzerinde anlaşılmış bir üçüncü taraf önünde çözecek bir yöntem geliştirebilir. Ortodoks Yahudi mahkemelerinin varolma nedeni bu. Britanya'da şeriat mahkemelerinin bulunduğu bazı yerler bile var. Prensipte, bu konseylerin
varolmasında yanlış birşey yok. Gerçekten de, bu yöntem katılımcılar açısından bir anlaşmazlığı çözmek için gerçek mahkemelere gitmekten daha ucuz ve hızlı.
Fakat Williams bunu bir adım ileri götürüp onları bir çeşit paralel hukuk sistemine dönüştürmek istiyormuş gibi görünüyor. Buna müsamaha gösterilemez. Her şeyden önce hükümetin, katılımcıların (özellikle de kadınların) kararları kabul etmeye zorlanmamasını ve ülkenin kendi yasalarına da müracaat edebileceklerini bilmesini sağlamak amacıyla, dini mahkemeler üzerinde daha fazla gözetim talep etmesi gerekir.
Söz konusu müdahale entelektüel açıdan da yanlış yönlendirilmiş. Siyasi bir zeminde de budalaca. Williams şeriatın 'kaçınılmaz' olduğunu öne sürerek farkında olmadan, İslam'ı Britanya'nın yaşam biçimine karşı ilerleyen bir tehdit gibi sunmayı seven gerici sağın söylemini tekrarlıyor.
Başpiskopos, şeriatın anlamına dair yaygın algılamanın bir şekilde çarpık olduğunu savunmakta haklı. Bu sözcüğü kullandığınızda, çok sayıda insanın aklına din değiştirenlerin öldürülmesi ve kadınların bastırılması geliyor. Williams, Suudi Arabistan devleti veya Taliban tarafından uygulanan şeriat türünü İslami hukuk öğretisinin tek doğru yorumu gibi görmenin, bütün hoşgörülü Müslümanlar adına bir karalama olduğunu işaret etmekte de haklı. Fakat aynı zamanda, müdahalesinin bu tür vahşi sistemlere göz yumduğuna
yorulacağını bilmeliydi. Ayrıca konuşmasında, şeriat hukukun etkisinin hayatlarına uzandığını görmek istemeyen yüz binlerce Britanyalı Müslüman'ı da dikkate almadı.

Williams, tek istediğinin uyumu artırmak ve Britanya'da hoşgörüyü teşvik etmek olduğunu söylüyor. Yapmayı başardığı tek şeyse, Müslümanlara karşı düşmanlığı ateşlemek. Bu müdahale safça ve Başpiskopos'un tekrar etmeyeceğine güvendiğimiz bir hataydı.

Kaynak: Radikal