28 Şubat 1997'de sivil siyasete yapılan müdahaleye "postmodern darbe" denmişti. 27 Nisan 2007'de Genelkurmay internet sitesinde yayınlanan metne "postmodern muhtıra" demek mümkün. Bu muhtıranın cumhurbaşkanlığı ve yakında yapılacak genel seçimlere müdahaleyi amaçladığı açıktır.
27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül müdahaleleri, açık, silahı göstererek, tutuklamalar yaparak ve infazlarda bulunarak yapılmışlardı; 28 Şubat ve 27 Nisan müdahalelerinde daha rafine yöntemler kullanılıyor. Nihayetinde "modern veya postmodern" olsun, amaçlanan şey, askerin sivil siyasete müdahalesidir.
Darbeleri yapanlar, teşebbüs edenler veya müdahalede bulunanları birkaç kategoride ele almak mümkün: 1) Doğrudan müdahale eden askerler, 2) Müdahaleyi teşvik ve tahrik edenler. Bunlar sivil bürokrat, politikacı, bazı medya mensupları (patronlar, genel yayın yönetmenleri, köşe yazarları, darbecilerle eşgüdüm çalışan muhabirler), bazı iş çevreleri ve aydınlardır. 3) Darbe istemem, ama hasıl ettiği sonucu "yan cebime koyun" diyen siyasetçiler.
Darbe geleneği 20. yüzyıla aittir ve moderndir. Osmanlı'da yeniçeriler kazan kaldırır, padişah düşürürlerdi. Ama kamil anlamda darbe geleneğini başlatanlar İttihatçılardır. O gün bugün bir gelenek içinde bizde darbeler olmaktadır. "Jöntürk" kavramı terimdir, "İttihatçı darbecilik" teknik bir yöntemdir ve ister Latin Amerika'da, ister Afrika ve Ortadoğu'da olsun, modern formatında referans alınan darbe geleneğinin başlangıç noktasında bizim İttihatçılar bulunmaktadır. 20. yüzyılın ikinci yarısının ilk başlangıç yıllarından itibaren Mısır'da Genç Subaylar darbe yaptı, arkasından Irak'ta vuku buldu. 27 Mayıs darbecileri Nasırcıları örnek aldılar -tabii İttihat-Terakki dolayısıyla darbecilik kendi mallarıydı-; sonra Irak ve Suriye'de Baasçılar 27 Mayısçıları örnek aldı. Uzun bir süre Suriye'de iki Arap İttihatçı Talat Paşa (Hafız Esad) ve Enver Paşa (Saddam Hüseyin) iktidarda kaldılar. Demek ki, Arap veya Türk olsun, darbecilerin ve darbe heveslilerinin "modern ve postmodern zamanlar"la olan tek ilişki biçimleri, sivil siyasete müdahale demek olan darbenin değişen yöntemlerinden ibarettir.
27 Nisan metnine "postmodern muhtıra" dememin tek sebebi, internet sitesinde yayınlanmış olmasıdır. Hani laikçi kesim der ya, "Siz bu gericilerin bilgisayar, telefon, internet, gelişmiş teknoloji kullanmalarına bakmayın, kafalarının içi modern değil"; aynen öyle, darbeciler ve darbe heveslileri de "modern teknik ve yöntemleri" kullanır, ama kafa aynı kafa. Mesela evrensel normlar, temel hak ve özgürlükler, farklılıkların bir arada yaşaması, çeşitlilik, demokratik katılım, halk iradesi, ifade özgürlüğü, din ve vicdan hürriyeti, sivil inisiyatif, yönetilenlerin karar mekanizmaları ve süreci üzerindeki etkisi, azınlık hakları vb. kavram ve değerlerin hiçbiri onların semtine uğramış değildir.
Darbeler yoluyla sivil siyasete müdahale etmek temel bir zihniyet sorunudur. Toplumsal hayatta zihni miras bir anda kesintiye uğramaz; ani sıçramalar veya radikal kopuşlar nadiren olur. Tarihte süreklilik vardır.
Bir televizyon kanalında (Skytürk- 29 Nisan 2007, saat: 11.00) herkese Sabataycılık elbisesi giydirmekle maruf Yalçın Küçük şunları söylüyordu: "Muhtıranın verildiği 28 Nisan günü önemli bir tarihtir. 28 Nisan 1960'ta yani 27 Mayıs müdahalesinden bir ay önce İstanbul'da ve Ankara'da üniversite gençliği harekete geçmişti. Darbeyi hazırlayan bu yürüyüş ve gösterilerdi. Ben de aralarındaydım. Daha kimler vardı: Sabih Kanadoğlu, A. Necdet Sezer, Deniz Baykal... Sabih Kanadoğlu ile biz Kabataş Lisesi'nde iken edebiyat öğretmenimiz Behçet Kemal Çağlar idi. Bize hep şiir okurdu." Yalçın Küçük'ün sözünü ettiği Behçet Kemal Çağlar'ın bir şiirinde "Ka'be Arabın olsun/Çankaya bize yeter" dediğini hatırlayalım.
Kaynak: Zaman