Yanlış anlaşılmasın; karamsar değilim, felaket tellalı hiç değilim... Sadece ihtiyatlı bir iyimserim. İklimin yumuşadığını, düne göre daha avantajlı olduğumuzu biliyorum.

Fakat karşınızda 30 yıllık, kronikleşmiş ve kitleselleşmiş bir etnik terör söz konusu ise her zaman yoğurdu üfleyerek yemek zorundasınız. Beklentileri abartılı bir şekilde yükseltmenin ne kadar sakıncalı olduğu geçtiğimiz yıl net bir şekilde görüldü. PKK açılımı bitirme kararı aldığı halde tek taraflı iyimserlikle götürülmeye çalışılan süreç neredeyse felaketle sona eriyordu. Aynı hataları tekrarlamadan, yakalanan fırsatları hafife almadan fakat ihtiyatı da elden bırakmadan süreci kararlılıkla sürdürmek gerekiyor. Başka bir deyişle temennilerimizi habermiş gibi yazarsak, örneğin “PKK sınır ötesine çekiliyor” dersek, ya da “barışa çok yakınız” dersek sadece kendimizi kandırmış oluruz.

Öcalan’ın sözü, PKK’nın eylemi

Öcalan, Aysel Tuğluk üzerinden oldukça sıcak mesajlar gönderdi. Buna göre Öcalan eylemsizlik kararının seçimleri de kapsayacak şekilde uzatılmasını istiyor. Bunlar güzel sözler, fakat henüz sadece sözden ibaretler. Çünkü sahaya baktığımızda ne sınır dışına çekilme hazırlığını görüyoruz, ne de eylemsizlik kararına uyulduğunu. İlk olarak örgüt şehirlerde terör hazırlıklarını tam hız sürdürüyor. Uşak’ta yakalanan patlayıcılar, İstanbul’da çökertilen hücre ve daha pek çok haber, örgütün şehirlerde eylemsizlik kararına uymayacağını gösteriyor. Kırsaldan ise askere saldırı haberleri gelmeye devam ediyor. Ayrıca Yüksekova ve Lice yakınlarında polise yapılan saldırılar henüz bir hafta önceydi. Geçitli Katliamı’nı PKK’da hangi ismin yaptığı dahi biliniyor. Önceki gün ise PKK Adana’da ‘taş atan çocuklar yasası’ ile salıverilen 17 yaşındaki bir genci, A.E.’yi eline bomba verip polislerin üzerine saldı. Bomba elinde patlayınca A.E. iki parmağını ve gözlerini kaybetti. Eğer bu bomba onun elinde patlamasaydı muhtemelen bir polisin vücudunda patlayacaktı. Örnekler uzatılabilir. Sözün özü PKK eylemsizlik kararını uygulamıyor. Aksine yeni saldırılara hazırlanıyor. Askerlere dönük eylemlerde azalma varmış gibi görünse de polise ve sivillere dönük saldırılar ve saldırı hazırlıkları sürüyor. Öcalan ne söylerse söylesin sahadaki manzara henüz ümit vermiyor.

O halde ne yapmalı?

Peki, bu manzaraya bakıldığında ne yapmalı? Açılım’ı bir yana bırakıp, silahlı çözümlerde ısrar mı etmeli? Elbette hayır, sadece silahlı mücadele ile varılacak bir yer yok. Zaten sağlıklı bir devlette silah ile demokratik araçlar birbirinin alternatifi değil, tamamlayıcısıdır. Bu bağlamda süreç için kısa bir rehber denemesi yapacak olur isek dikkat edilmesi gereken hususlar şu şekilde karşımıza çıkıyor:

Kürt Sorunu’nda atılacak adımlar ile terör arasındaki bağ kırılmalıdır. Kürde hakkını vermek için PKK’nın eylem yapıp yapmadığı bir ölçü olmamalıdır,

Kürtler, Kürtçüler ve PKK aynı şey değildir. Terörde PKK muhatap alınabilir, ancak Kürtlerin sorunları sözkonusu olduğunda sessiz çoğunluğu dinlemenin bir yolu bulunmalıdır,

Açılım’ın sınırları baştan ve açık bir şekilde çizilmelidir. Bu sınırların en önemli hatları egemenlik ve güvenliktir. Hükümet ne yapacağından önce asla yapmayacaklarını ilan etmelidir,

Süreç için geniş bir mutabakat sağlanmalı, özellikle CHP sürece katkı vermelidir,

‘Askeri çözüm’ ile temel güvenlik ihtiyaçları birbirine karıştırılmamalıdır. Bölgede minimum güvenlik önlemleri alınmadan yol alınamaz,

Abartılı beklentiler yaratılmamalıdır. Terörün kısa sürede sona ereceği düşünülmemelidir.  Bu süreç uzun ve meşakkatli bir yoldur. Ne kadar süreceği baştan kestirilemez,

Bölgede düşünceyi ifade özgürlüğü genişletilmeli, ancak şiddet ile buluştuğu noktada müdahale edilmelidir. Bu bağlamda KCK operasyonları veya askeri operasyonlar kesintisiz yapılmak zorundadır. Bir kişi Kürtçü olabilir, bunu suç olmaktan çıkarabilirsiniz, ancak eğer aynı kişi KCK adı altında paralel bir devlet mekanizması kurmaya kalkıyorsa o noktada müdahale edersiniz. Bunun açılımla veya demokratikleşme ile hiçbir ilgisi yoktur.

PKK sözkonusu olduğunda bir tek muhatap olmadığı anlaşılıyor. BDP, Kandil, İmralı ve diğerleri ile ayrı ayrı ilgilenmek gerekiyor. Bunlara ek olarak Barzani, ABD (belki İsrail) ve diaspora da dikkate alınmak zorunda olan aktörler. Eğer süreç başarılı olur ve silahsızlanmaya kadar gider ise PKK’nın bölünmesi ve yeni terör örgütleri de sözkonusu olabilir. Nihayetinde terör yapmak için binlerce kişiye ihtiyaç yok, 50-100 kişi ile de terör yapılabilir. Buna benzer sonuçlara da hazırlıklı olmak gerekiyor.

Listeyi uzatmak mümkün... Ancak kestirmeden söyleyecek olur isek, 30 yıllık sorun 30 günde sona ermez. Ayrıca karşımızda güvenilir bir muhatap yok, hatta tek bir muhatap da yok. Bu nedenle ihtiyatlı iyimserliği elden bırakmamak şart.

Kaynak: Star