Pentagon’un askeri bir müdahaleye ne zaman karşı çıktığını anlamak kolaydır: Sızıntı haberler, askeri müdahalenin ne denli zor olduğunu söylediğinde. 1990’larda Bosna ve Kosova hakkında, geçen yıl Libya hakkında şimdi de Suriye hakkında bunları duyuyoruz.
İsmi belirtilmeyen “üst düzey savunma yetkililerinin” Suriye’nin ileri teknoloji hava savunma sistemlerininolduğunu, mağlup etmesi zor 330.000 askerinin bulunduğunu, etkili tek bir liderden yoksun Suriye muhalefetini silahlandırmak için yeterli bilgiye sahip olmadığımızı, ABD müdahalesinin Suriye’yi iç savaşa batırıp bizi İran’a ve belki de Rusya’ya karşı “vekâlet savaşına” sokacağını, hareket etmek için gerekli uluslararası desteğin de olmadığını söyledikleri anılıyor haberlerde.
Suriye muhalefetini silahlandırmak, uçuşa yasak bölge uygulamasını başlatmak, rejime bağlı hedeflere hava saldırıları düzenlemek, en az 10.000 kişiyi öldürmüş olan bir rejimden kaçıp sığınmak isteyecekler için insâni yardım koridorları açmak gibi bir dizi eylemi bunların engellediği farzediliyor.
Komutanların askerlerini tehlikeye atmakta gönülsüz oluşları anlaşılır bir şeydir ve övgüyü de hak eder. Savunma yetkililerinin ortalığı velveleye vermeleri her daim yanlış oldukları veya uyarılarına kulak asılmaması gerektiği anlamına da gelmez. George W. Bush ve ekibi, yönetimin içinde ve dışında yer alan şüphecileri Irak işgalinden önce daha dikkatli bir şekilde dinlemeliydi – her ne kadar kötü kararların altında üst düzey komutanların imzası bulunsa da.
Bugün, söz konusu olan Suriye olduğunda, her hangi bir askeri harekât üzerinde dikkatlice düşünülmeli fakat sırf Pentagon en kötü senaryoları dile getirdi diye hareket ermekten beri durmamalıyız.
İşe Suriye’nin göz korkutucu hava savunma sisteminden başlayın. İsrail’in 1982’de Lübnan Savaşı sırasında ve 2007’de el Kibar reaktörünü ortadan kaldırma operasyonunda bu sistemleri atlattığına bakınca bu sistemlerin dünyanın en ileri ve güçlü hava kuvvetlerine meydan okuması muhtemel değildir.
ABD Hava Kuvvetleri Saddam Hüseyin’in hava savunma sistemlerini iki kez devre dışı bırakmakta bir sıkıntı yaşamadı ve Suriye’de olduğu gibi Irak’taki hava savunma sistemleri de büyük ölçüde Rus yapımıydı.
330.000 kişilik orduyu ne yapacağız? Askerlerin çoğu yeterli eğitime ve motivasyondan yoksun, Şii İslam’ın bir şubesi olan Nusayrilerin egemen olduğu bir rejimi savunmaya isteksiz Sünnilerden oluşuyor. Beşşar Esad rejimi sadece 30.000 Nusayri askerine bel bağlayabilir ki ayaklanmacılara saldırıp duranlar işte bu birliklerdir.
İran veya Rusya’yla “vekâlet savaşına” sürüklenme potansiyeli ise daha az üzüntü kaynağı olmalıdır. İran, 1979’da büyükelçilik çalışanlarımızı rehin aldığı zamandan beri bizimle bazen vekillerle bazen doğrudan savaşmaktadır. Tahran’ın Şam’daki müttefikini devirmeye yardım edeceksek, bu İran’ın ABD’ye karşı tüm saldırganlıklarına gecikmiş bir karşı saldırı olacaktır sadece.
Rusya’ya gelince, evet, Moskova’nın Suriye’de donanma karakolu var fakat Amerikan uçakları Rus tesislerini hedef almayacak. Bunun haricinde, Rusya’yla çatışma yaşanmasına neden olabilecek başka ne yapabiliriz ki? Bu Küba füze krizi değil ve Rusya, Esad rejimini savunmak için savaşa gitmeyecektir.
Suriye muhalefetinin çok parçalı hali var bir de. Gerçek bir endişedir bu ancak eğitim ve yardım yoluyla teskin edilebilir. Amerikan personeli muhalefetteki ılımlı unsurları desteklemek için cömertliğimizi kullanırken Körfez Araplarından destek alan aşırı gruplara bağlı hizipleri de dışarıda tutarak kritik bir rol üstlenebilir. Ancak haberlere bakacak olursak, ayaklanmacıların faaliyetlerini eşgüdüm içerisinde yürütmeleri için iletişim teçhizatı bile sunmuş değiliz.
Ayaklamacılara yardımcı olmak, Suriye’yi hiç de iç savaşa sürüklemez. Suriye zaten iç savaşta ve bu savaş daha da kötüleşiyor. Esad’ı devirmek için ne kadar çok baskı yaparsak, savaşı da o kadar çabuk bitirir ve Esad sonrasının müstakbel rejimi üzerinde o denli etkili olabiliriz.
Eğer kenarda durursak, Esad rejiminin ülke üzerinde kontrol sağlayamamasından dolayı Suriye’nin kimyasal silahlarının el Kaide gibi yanlış grupların eline geçmesi gibi en kötü senaryoların gerçekleşmesi muhtemeldir.
Koalisyon ihtiyacı da gerçek ama Esad rejimine karşı uluslararası muhalefet haddinden fazla mevcut. BM kararı olmasa bile – Rusya ve Çin engellemişti – Washington bir koalisyonu toparlayabilir tıpkı Bill Clinton’ın Kosova için yaptığı gibi. Fakat bu, Obama yönetimi eyleme geçmenin gerekli olduğuna karar verip Pentagon’un sergilediği gönülsüzlüğün kendisini felç etmesine müsaade etmediğinde olabilir ancak.
Yazar hakkında: Amerikan Dış İlişkiler Konseyi üyesi
Kaynak: Washington Post
Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı