Ünlü İngiliz gazeteci Robert Fisk Independent gazetesinde geçen hafta yayımlanan bir makalesinde, Batılı devletlerin bugün Müslüman dünyada, Haçlıların 12. yüzyılda sahip olduğundan 22 kat daha fazla askeri personeli bulunduğunu yazdı. Fisk Britanya ordusunun Afganistan savaşındaki kayıplarını yorumlarken, "Taliban uçakları Liverpool semalarında uçmuyor.
Aslında Taliban'ın kendisi, bizim askerlerimizi yolladığımız toprakların dışında bir yerde bizi hiçbir zaman bombalamadı" diyor. İslam topraklarının Batı'nın mülkü olmadığını ifade eden Fisk Afganistan'a asker yerine doktor, öğretmen ve ziraat uzmanları gönderilmesi çağrısı yapıp, Almanlar Avrupa'yı yıkmak istediğinde asker kaybetmeyi anlayışla karşılayan Britanyalıların askerlerinin Afganistan'da öldürülmesine anlam vermesinin mümkün olmadığını ifade ediyor.
Britanya hükümetinin, terörün 'kendi sokaklarında' ortaya çıkmaması açısından Afganistan'daki savaşın kaçınılmaz olduğuna dair savı ikna edici görünmüyor. Zira Afganistan ve Irak'taki savaşlarda ABD'yle koalisyon yapmadan önce Britanya'da bombalama eylemleri gerçekleşmiyordu. Taliban da kimseye savaş ilan etmemişti. Aksine ABD, İsrail'in gündemine hizmet etmek için 'İslamcı terör'le savaşa yönelmeseydi, Taliban Washington'a açılmak üzereydi.
Britanya bugün Başbakan Gordon Brown'un iddia ettiği gibi terörün kendi topraklarına ulaşmasını engellemek için değil, ABD'yle olan stratejik koalisyonuyla uyumlu davranmak için Afganistan savaşına giriyor. Amerikan saldırısı sürmeseydi, şiddet mantığı Müslüman gençler arasında yer bulamazdı. Bununla birlikte, Müslümanların çoğu sivillerin savaş dışında hedef alınmasını reddediyor. Irak'taki Britanya askerleri çekildi, ancak ABD çekilmedi. Diğer yandan Britanya'nın çekilmesi savaşın arkada bıraktığı yıkım, ölüm, işkence ve tehcir gerçeğini değiştirmez. Bu savaşın yalanlara dayandırıldığı da kanıtlandı.
Dahası, Batılı orduların Afganistan'daki hedefi Brown'un ve ABD Başkanı Barack Obama'nın tekrarladığı üzere terörün Batı'ya yayılmasını engellemek olsaydı, niçin sayısız İslam ülkesinde askeri üsler bulunuyor? Niçin Arap ve İslam ülkelerine astronomik paraların döndüğü silah anlaşmaları dayatılıyor?
Bunun Batı'yla İslam dünyası arasındaki ilişkilerde emperyalist yöntemin devam etmesi dışında bir açıklaması var mı? Yani yağmalama, bölme, birleşmeyi engelleme mantığının egemen olmasının yanı sıra, Filistin'deki iğrenç Siyonist işgalin desteklenmesinden başka bir açıklaması var mı?
Emperyalist ilişki sürdükçe tatlı sözler değersiz
Dolayısıyla, bazılarının Obama'nın yeni söylemi diye adlandırdıkları şeye umut bağlamasını sadece bu söylemin tatlı sözlerden ibaret olması sebebiyle değil, aynı zamanda pratikteki uygulamanın değişmemesi nedeniyle garipsiyoruz. Savaşın kızıştığı ve 1 milyon kişinin aşiret bölgelerinden tehcir edildiği Pakistan'dan Afganistan'a ve Amerikan güçlerinin ülkeye hükmedecekleri üslerine yerleşmek için şehirlerden çekildiği Irak'a kadar hiçbir şey değişmedi.
Özetle şunu söyleyebiliriz ki, Batı'yla ümmetimiz arasındaki ilişkinin emperyalist yapısı değişmedikçe ve Siyonist projeye verilen destek de çekilmedikçe diyalog ve komşuluğa dair bütün söylenenler değersiz kalacaktır. Hatta yine Batı'nın desteğiyle halklara dayatılan rejimler bu diyaloğu desteklese bile... (Ürdün gazetesi Düstur, 25 Temmuz 2009)
Kaynak: Radikal