ABD Başkanı Barack Obama'nın İslam âlemine Kuran'dan alıntılarla süslediği Kahire hitabını izlerken, aklıma 'jonglörlük' sanatını icra edenler geldi. Havada birden fazla

objeyi atıp tutmak ve hiçbirini yere düşürmemeyi başarmak her baba yiğidin harcı değil! Aman 'hok-kabaz'lıkla karıştırıp Obama'yı küçümsemeye çalıştığımı sanmayın. Kaldı ki, jonglörlük, büyük maharet gerektiren, hatta Amerika'da matematiksel boyutlarıyla kimi üniversite hocalarının üzerine makaleler döşendiği bir uğraş.

Obama'nın konuşması ya çok beğenildi, 'zihniyet devrimi' diye nitelendi, yahut yerden yere vuruldu, 'değersiz laf kalabalığı' olarak görüldü. Bir günde mucizeler yaratması beklenen ve/veya zaten hiçbir şeyi değiştiremeyeceğine kanaat getirilmiş bir siyasi figüre içkin 'imkânsız-lığın' tezahürleri... Selefi George W. Bush'un uyduruk 'İslamofaşizm' kavramı türetmeye vardırarak büyük hasarlara sebebiyet verdiği Amerika'nın dünya çapındaki imajı düşünülürse, Obama'nın mecburen bir PR çalışması olan konuşmasındaki çelişkiler yerli yerine oturur. Bush'un 'Ya bizdensiniz ya da değil' sloganını gömme çabasıyla, İslam medeniyetine övgüler düzen 'Hepimiz aynı teknedeyiz' telkini yüklü idealizm, mesele, Obama'nın samimi biçimde tartışmak istediği gerginlik mevzularına gelince sarpa sarıp, realizme evriliverdi.

Bir Amerikan başkanından işitilmesi zor, güzel sözler söyledi, empati yüklüydü elbette. Misal,  matbaanın icadını dahi Çinlileri küstürüp Müslümanlara mal edecek şekilde İslam medeniyetini yüceltti, bugünkü aşırılıkçı görüntülerinde sömürgeciliğin büyük payı olduğunu söyledi. Ama 11 Eylül'de 3 bin kişinin bir anda ölümüyle ABD'nin feci bir travma yaşadığını belirtip dokuz yıldır süren Afganistan'daki savaşı 'gereklilik' olarak sundu.

Neye karşı? Şiddet yanlısı aşırılıkçılığa... Amerikan askerleri ha bire yanlışlıkla Afgan sivilleri öldürürken, meseleyi Kuran'dan 'Kim ki tek bir masum kişiyi öldrürürse, bütün insanlığı öldürmeye eşdeğer bir suç işlemiştir' sözüyle süsleyebildi. 'Kendinden menkul' o aşırılıkçılık nedense şimdi 'membağından' taşmış Pakistan'a ulaşmış, Obama'nın ilk beş ayında 2 milyoncuk Pakistanlı mülteci yaratıvermiş! Obama, şiddet dindiğinde AfPak'taki tüm Amerikan askerlerini çekeceklerini söyledi, zira ülkesi Asya'da Çin'e yahut Rusya'ya karşı nüfuz sahibi olup üslenmek arzusunda filan hiç değil. Hem neden olsun ki!

Peki Irak? Obama'nın deyişiyle 'Gerekmeyen, tercihan girişilen' bir savaştı. Bu konudaki özrü de 'Neyse ki Iraklılar Saddam'dan kurtuldu' oldu da, bunu, 'kurtuluşu göremeyen' 1 milyondan fazla ölüye bir sorsak?

İran konusunda açık yüreklilikle konuştu Obama. 1954'te İranlıların seçtiği Musaddık'ı devirmekte Amerika'nın rolünü ilk kez bir ABD Başkanı'nın ağzından işittik. Bu ülkenin barışçı nükleer teknoloji sahibi olma hakkını da neyse ki teslim etti, lakin bölgede tek nükleer silahlı gücün İsrail olduğu ortadayken, "Bazı ülkelerin nükleer silahlara sahip olması, bazılarınınsa olmamasına insanların itiraz ettiğini anlıyorum. Ama tek bir ülke hangilerinin bu silahlara sahip olup olmayacağını belirleyemez" dedi. Kıssadan hisse, 'Amerika olarak İsrail'in nükleer silahı olmasını engelleyecek halimiz yok'.

En çetrefilli mesele, elbette Filistin-İsrail sorununa dair mesajındaydı. Obama ABD yönetimlerinin yarım yüzyılda sorunun bu noktalara gelmesindeki payını hiç anmadı elbette, lakin Araplara sorumluluklarını hatırlatmayı ihmal etmedi. Suudi öncülüğünde İsrail'le ilişkilerin normalleştirilmesini içeren Arap barış girişimi yerine İsrail'e vız gelen 2003 tarihli 'yol haritası'nı andı bir tek. Filistinlilere bildik 'şiddetle bir yere varamazsınız' mesajını verdi.

Tek yenilik İsraillilere 'El mahkum, şu işgal topraklarındaki Yahudi yerleşimlerini bir yerde durduracak, bir Filistin devletini kabul edeceksiniz' mesajıydı ki, Oslo İlkeler Deklarasyonu süreci İsrail'in bu hususlar üzerindeki oyalama oyunlarından ibaret. Muhtemelen Obama, Filistinlilere bir devlet vermeden, ağzıyla kuş tutsa İslam âlemiyle arzuladığı türden diyalog kuramayacağını idrak ettiğinden, bu konuda bundan sonra ortaya koyacağı stratejiye bakmak gerekecek.

Demokrasi, azınlıklar, din ve ibadet özgürlüğü, kadın haklarına gelince... Amerikan başkanı, pek çok ülkenin kendi şartlarında önemli tartışmalar yaratacak 'evrensel kıstasları' yakalaması çok zor olan bütün bu sorunlara dair bir modern çağ peygamberi misali konuştu. Anlaşılan süpergüç olmayı sürdürme çabasındaki bir ülkenin lideri olarak Obama, hakikate dönüşmeyecek beklentiler yaratan abartılı idealizmi yüzünden çok eleştirilecek. Allah gecinden versin, işi hiç kolay değil.

Kaynak: Radikla