Obama sözünü tutmayıp 24 Nisan'da 'soykırım' demezken, 'Türkiye'yle Ermenistan'ın ilişkilerini normalleştirme çabaları'na vurgu yaptı. Fakat ilişkilerdeki tek somut iyileşme iki ülke arasındaki futbol maçı oldu. Obama hakikat hakkında hakikatı söyleyeceğine inananları düş kırıklığına uğrattı.

Zeki, kurnaz, hatta usta işiydi, fakat hakikat değildi. Zira neticede ABD Başkanı Barack Obama, Osmanlı Türklerinin 1915'te 1.5 milyon Ermeniyi kasten topluca katletmesini soykırım olarak tanımlayacağı yönünde Ermeni seçmenlere verdiği sözü tutmadı. Bugünün Türk generalleri kim bilir ne kadar da müteşekkirdir.

Elbette soykırım neyse oydu. Obama Ocak 2008'de şunları söylüyordu: "Ermeni soykırımı bir iddia değil... çok sayıda tarihsel kanıtla desteklenmiş, yaygın şekilde belgelenmiş bir gerçektir. Amerika Ermeni soykırımı hakkında dürüstçe konuşan bir lideri hak etmektedir... işte ben o başkan olmak istiyorum." Fakat bu hafta sonu, soykırımın başlamasının yıldönümünde o başkan değildi. Selefleri Bill Clinton ve George W. Bush gibi o da toplu katliamlara 'büyük mezalim' dedi, hatta Ermenice 'Meds Yeghern' ifadesini kullanarak durumu kurtarmaya çalıştı. Bu ifade de 'büyük mezalim'le aynı anlama geliyor (ihtiyar Ermeniler vaktiyle Nazi benzeri katliam için bu ifadeyi kullanıyordu), soykırımın Ermenicesi ise 'chart'. Ve açıklamada bu bile yoktu.

Yani Obama (Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın Filistinlilerin evlerinin İsrail tarafından yerle bir edilmesine verdiği zavallı tepkinin -"yardımcı olmuyor" demişti- ardından) bir kez daha hakikat hakkında hakikati söyleceğine inananları düş kırıklığına uğrattı. Toplu katliamdan ve yüz binlerce Ermeni kadın ve çocuğun çöllerde ölüm yürüyüşüne gönderilmesinden Türkiye'nin sorumlu olduğunu bile söylemedi.

Şu ifadeleri kullandı Obama: "Her yıl, Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde katledilen veya ölüme yürütülen 1.5 milyon Ermeni'yi hatırlıyoruz." Evet, 'katledilen' ve 'ölüme yürütülen'. Peki kim tarafından? Soykırım (bir halkın kasten imhası) buharlaşmıştı, tıpkı tertipçilerinin kimliği gibi. Obama sadece Ermenileri 'yok etmeye çalışanlara' atıfta bulundu.

'Türkiye ve Ermenistan'ın ikili ilişkilerini normalleştirmek için gösterdiği çabalara' (denize kıyısı olmayan Ermenistan'ın İsviçre arabuluculuğuyla Türkiye sınırınının tekrar açılması için yaptığı girişimler - buradan ABD için gözdesi olacak yeni bir 'yol haritası' doğdu) ve Türk-Ermeni ilişkilerinin 'ortak tarihlerini kabul edip ortak insanlıklarını idrak ettikçe' güçleneceği umuduna dair laflar gevelemeyi tercih etti. Fakat ilişkilerdeki tek gerçek iyileşme Ermenistan'la Türkiye arasındaki futbol maçı oldu.

Türkiye'nin müsaadesiyle kanıta gerek yok
Türkiye hâlâ 1915 cinayetlerini 'araştırmak' için bir komisyon kurulmasını talep ediyor; yoksullukla cebelleşen Ermeni devletiyse soykırımın bir tartışma konusu değil bir gerçek olduğu (elbette başkan olmadan önce Obama da aynı görüşteydi) gerekçesiyle buna karşı çıkıyor. Türkiye'nin müsaadesiyle soykırımın 'tekrar kanıtlanması' falan gerekmiyor; bunun Holokost'tan sağ kurtulan Yahudilerin gönülsüz bir Almanya karşısında Nazilerin suçlarını 'tekrar kanıtlamasından' hiçbir farkı yok.

Ermeni tarihçi ve akademisyen Peter Balakyan, Suriye çölündeki 1915'e ait bir Ermeni toplu mezarının başında yaptığı konuşmada, son derece açıktı: "Ahlaken öfke yaratan şey, Türkiye'nin olup bitenlere dair bir komisyon kurdurmaya çalışması - oysa akademik dünya tarihin bu safhasıyla ilgili çoktan hemfikir olmuş durumda." (28 Nisan 2009)

Kaynak: Radikal