İsrail’in dış istihbarat servisi Mossad, yıllardan beri Araplara karşı teknoloji, ajan toplama ve sızma konularında elde ettiği ve pek çok operasyonda da kanıtladığı üstünlüğünü, teşkilatın aleyhine ters tepen gelişmelere bırakacak gibi görünmektedir.

İsrail ile barışarak oluşan güven ortamının etkisiyle yakın işbirliği içine giren Ürdün’ün başkenti Amman’da Hamas lideri Halid Meşal’e yönelik 1997’de gerçekleştirilen suikastın başarısızlıkla sonuçlanması gerilemenin ilk işareti olmuştur. Suikastı düzenleyen ekibin deşifre olarak İsrail Büyükelçiliği’ne sığınması ve Ürdün yönetiminin yoğun baskısı karşısında söz konusu timin iadesini, ancak Hamas’ın efsanevi lideri Şeyh Ahmed Yasin’i serbest bırakarak sağlayabilmiştir.

Mossad, yıllarca arka bahçesi gibi kullandığı, önde gelen Filistinli liderler olan Yusuf El Neccar, Kemal Advan, Kemal Naser ve Ebu Hasan Salame suikastleri gibi pek çok eyleme imza attığı Lübnan’da örgütlü bulunan hücrelerinin son aylarda bu ülkenin güvenlik güçleri tarafından deşifre edilmesi ve teşkilatın lehine çalışan kişilerin arka arkaya tutuklanması sonrasında ikinci darbeyi yemiştir.

Başka bir ifadeyle, 19 Ocak’ta Dubai’de büyük bir suikast operasyonu sonrasında ölen Mahmud el Mabhuh’un, Mossad karargâhında operasyonun başarısı kutlanırken Dubai polis şefi Dahi Halfan Temim’in sadece yüzde bir yanılma payı bırakarak, ajanların resimlerini ve kimliklerini deşifre edip eylemin ayrıntılarını uluslararası medya kuruluşlarının önüne koymak suretiyle yüzde doksan dokuz ihtimalle öldürmenin arkasında İsrail istihbaratının olduğunu açıklamasıyla bu ülkeyi zora sokmuştur.

İsrail’i öfkelendiren bir başka husus efsaneleştirilen Mossad’ın ‘Matsada’ Özel Operasyonlar Dairesi’ne bağlı bir siyasi suikast timi olarak adlandırılan ‘Kidon’ biriminin en gelişmiş teknolojiyle donatılan ve üst düzey bir eğitimden geçirilen 27 kişiden oluşan küçük ordusu operasyondan sadece birkaç saat sonra yaşananların en ince detaylarıyla birlikte Dubai güvenlik güçleri tarafından deşifre edilmesidir.

Anlaşılan çatışmanın diğer bir alanı şimdiye kadar üst düzeyli 45 siyasi suikasta imza atan ve internet sitesinin açılışında “Plan-proje olmadığı taktirde halk düşer, danışılan kişilerin sayısı arttıkça güvenlik de sağlanır” sloganı ile öne çıkan Mossad ve 15 bin güvenlik ordusuyla bir çok uluslararası ödüle laik görülen ve ‘en iyiler arasındaki yerimizi korumak için en eğitimli, iyi donanan ve üstün teknolojiye sahip olan’ şiarını benimseyen Dubai güvenlik güçleri arasında yaşanacaktır.

Ancak İsrail kamuoyunu asıl ayağa kaldıran açıklama, Dubai emniyet şefi Temim’den gelmiştir. Yıllarca Arap ülkelerinde tereyağından kıl çekercesine operasyonlar gerçekleştiren ve korkulan istihbarat örgütü Mossad’ın karşısına Mısır veya Ürdün istihbaratlarının değil doğrudan Dubai emniyet birimleri çıkmış ve suikastın sorumlularını yakalayarak yargılayacakları şeklinde açıktan meydan okumaktan çekinmemişlerdir.

Fakat burada asıl dikkati çeken konu ve Netanyahu hükümetini daha da zora sokacak bir başka gelişme, Avrupa Birliği Dışişleri Bakanları’nın geçtiğimiz günlerde Brüksel’de bu operasyonu gündeme alarak toplanması ve İsrail’e karşı duyulan öfkeyi gizlemeyen açıklamalarda bulunulması olmuştur. Mossad ajanlarının Dubai’ye giriş ve çıkışlarında kullandığı İngiliz, Fransız ve Alman pasaportlarının resen ilgili Avrupa kurumlarından alındığı, sadece fotoğraflarının değiştirildiği ve bazı kurumların İsrail istihbaratı ile işbirliği içinde olduğu fikrinin hakim olmasına yol açmıştır.

İsrail’i daha da zora sokan bir başka husus ise Avrupa kamuoyunun kendi hükümetleri nezdinde meselenin kapatılmasını engellemek için baskı uygulaması olmuştur. Birlik üyeleri bu çıkmazdan kurtulmak için söz konusu toplantıya çağırdıkları İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman’ı derhal konunun aydınlatılması gerektiği, aksi halde ağır yaptırımların uygulanacağı hususunda sert bir dille uyarmışlardır.

Sözde ustalıkla işlenen fakat Tel Aviv tarafından henüz resmi olarak kabullenilmeyen bu eylem, hem pasaportları kullanılan çifte vatandaş statüsündeki İsraillilerin isimlerinin bu operasyona karıştığını ilk defa Dubai medyalarından öğrenmeleri hem de ‘Kidon’ ajanlarının resimlerinin dahi deşifre edilmesi ve bu kişilerin Interpol’ün uluslararası düzeyde aranan kişiler listesinde yer almaları, yaşanan skandalın boyutlarını zirveye taşımıştır.

Aslında Mossad yetkililerini güven bunalımına sokan husus ‘Kidon’ timinin suikaste kalp krizi süsü vermeye çalışmasına rağmen, Dubai emniyetinin sadece birkaç saat içerisinde; Mabhuh’un saldırıya karşı direndiğini, gömleğinin yırtıldığını ve bundan dolayı Mossad ajanlarının gömleği yok etmek zorunda kaldıkları yönündeki açıklamalar olmuştur.

İşlenen cinayetin ardından sis perdesinin kalkmasıyla birlikte, Lieberman alaycı bir dille medyanın meseleyi abartarak polisiye bir roman haline getirdiğini ifade ederek, kendilerine daha gerçekçi veya romantik filmler izlemeyi tavsiye etmiştir. Ancak Batı basının operasyona ilişkin verdiği bulgu ve detaylar arasında yer alan eylemi planlayan kişinin Dagan olduğu, üstelik suikast timini bizzat Netanyahu ile tanıştırdığı ve Tel Aviv’de bir otelin kapatılarak defalarca tatbikat yapıldığına ilişkin bilgiler karşısında artık İsrail’in meseleyi inkâr etmesi imkansız hale gelmiştir.

Dahası, her ne kadar sol tandanslı kurt politikacı Sanayi ve Çalışma Bakanı Benjamin Eliezer, operasyona ilişkin memnuniyetini ortaya koyarak, ülkesinin uluslararası toplumun göstereceği tepkiyi ve uygulayacağı yaptırımları karşılamaya hazır olduğunu ve bu olayın en fazla altı ay sonra gündemden düşeceğini iddia etmişse de, gerek İsrail siyasetinde gerek medya ve halk nezdinde tepkiler giderek artmış ve kamuoyu Mossad şefi Meir Dagan ile Meşal operasyonunu bizzat yöneten ve şu an başbakanlık koltuğunda oturan Benjamin Netanyahu’yu sorumlu tutarak istifalarını istemekten çekinmemiştir.

Bu durum beraberinde yıllar önce İsrail iç güvenlik birimi ‘Şin Bet’te yapıldığı gibi Mossad’ın da hareket alanının daraltılması gündeme getirilmeye başlanmıştır. Zira örtülü ödenek dışında sadece aleni bütçesi 600 milyon doları aşan kurumun teşkilatın sadece başbakana karşı sorumlu olmaktan çıkarılarak daha geniş bir siyasi denetim mekanizmasının oluşturulması gerektiği yönündeki yüksek sesle ifade edilmektedir.

Ne var ki, İsrail istihbaratının yaşadığı tüm skandallara rağmen, yaşanan son durum örgütün bölgenin en güçlü insan kaynağına sahip olduğunu ve pek çok örgüt ve devlete sızmayı başardığını göstermiştir.

Fantom (hayalet) olarak tanınan ve Hamas’ın çekirdek kadrosu içerisinde yer alan, İsrail’in sınırdışı kararı sonrasında Suriye’ye yerleşip dikkatleri dağıtmak için sürekli kimlik ve yer değiştirerek korumasız dolaşan Mabhuh’un konaklayacağı yerden bineceği uçağın saatine kadar tüm bilgilerin, Mossad’a Hamas’ın içinden ve Mabhuh’a yakın duran kişiler tarafından aktarıldığını ilan eden Dubai güvenlik güçleri hem Mossad’ın gücü hem de Filistinler arasında yıllardan beri devam eden ihanet ve hıyanet vurgusu üzerine bir kez daha parmak basmıştır.

Dünyanın dikkatini İran üzerine çekmeye çalışan ve Tahran’a karşı olası bir saldırıyı gerçekleştirmekten çekinmeyen İsrail, bu operasyon sonrasında istemeden tüm dikkatleri üzerine çekmiştir. Bu noktada Tel Aviv’in yaşadığı bu sıkışıklıktan kurtulmak ve dikkatleri başka yöne çekmek için, bölgede daha büyük ses getirecek yeni bir krizin fitilini ateşlemesi sürpriz olmayacaktır.

Samir Salha: Prof. Dr. Kocaeli Üniversitesi Öğretim Üyesi

 


Kaynak: Radikal