Konu müzik bile olsa öyle duygusal davranmak yok. İki şıktan birini seçeceksiniz:

a) Ya cumhuriyetçi elitlerle birlikte görünmeyi tercih edecek ve ona göre bir konsere gideceksiniz

b) Ya da kendilerine 'demokrat' sıfatını uygun gören kesimlerin alkışladığı bir sanatçının performansını izleyeceksiniz.

***
Kısacası artık güzel bir konsere giderken etrafı iki kere kolaçan edeceksiniz.
Bu ülkede müzik dinlemek bile politik bir etiket halini aldı. Siz hoş bir akşam geçirmek isterken kendinizi bir kampın üyesi olarak buluveriyorsunuz.

***
Geçtiğimiz akşam Fazıl Say'ı dinlemeye gidenler gibi. Say'ın Uğur Mumcu anısına verdiği konserin haberini dün gazetelerde görmüşsünüzdür. Protokolü gösteren fotoğrafların nerede çekildiğini bilmeyenler rahatlıkla bir 'laiklik elden gidiyor' toplantısının konukları zannedebilirler karedekileri. Ahmet Necdet Sezer, Deniz Baykal, Sabih Kanadoğlu...

***
Hepsi büyük bir ciddiyet içinde. Konser dinliyor pozu vermişler ama hiç de müziğe kendilerini kaptırmışa benzemiyorlar. Daha doğrusu konser dinlemeye geldik deseler de 'tek vücut olarak' boy gösteriyorlar aslında.

***
Nedense bu topluluğun içinde hükümete yakın kimse yok. Sahnede de yok. Fazıl Say kıymetli bir sanatçı. Ancak son zamanlarda onu sanatıyla değil, hükümete karşı çıkışlarıyla izliyoruz.
Verdiği bu konserle de adeta 'müzik bahane, asıl mesele mesajda' diyor. Maalesef.

***
Maalesef çünkü harikulade bir müziği bile salt o müzik aşkına dinleyemez olduk. Bize yaşadığımızı hatırlatan güzellikleri dahi kamplara, ideolojilere karıştırdık. Zaten gerilim ve politik karmaşa fışkıran bu topraklarda müzik dinlemeyi bile politize edersek nasıl rahatlayacağız Allah aşkına?

***
Bunca kutuplaşmanın olduğu ülkede son zamanlarda ekonomik krizle birlikte hayat büsbütün tatsızlaştı zaten. Birkaç 'küçük mutluluğu' da yok ettiğimiz takdirde tımarhanelik olacağız.

***
Sayın Fazıl Say, lütfen müziğinizi çıplak bırakın!

ABD'de ekmek  aslanın ağzında
Ekonomik krizle birlikte yalnızca Türkiye tatsızlaşmıyor. Özellikle ABD'de insanlar tepetaklak aşağı doğru yuvarlanıyor. Geçtiğimiz günlerde New York'ta yaşayan bir arkadaşım işini kaybettiği takdirde bir ay içinde yeni bir iş bulmazsa ne yapacağını düşünüyordu kara kara. 'Bir süre işsizlik yardımı alırsın' dedim. Bunun üzerine 'Artık o yardımı almak neredeyse imkansız' cevabını verdi. Nedenini anlayamamıştım.

***
Dün Washington Post'ta okuduğum bir yazı sayesinde arkadaşımın endişesini anladım. Meğer işverenler işten çıkardıkları çalışanların işsizlik parasından yararlanmasını önlemek için kolları sıvamış. Eski çalışanlarının aleyhinde beyanda bulunarak onlara sigortadan gelecek parayı kesmeye çalışıyorlarmış.

***
İşsizlik  parası işverenin vergilerinden karşılandığı için sigorta ne kadar çok ödeme yaparsa iş sahibi de o kadar fazla yükümlülük altına giriyor. Kriz ve durgunluk dönemlerinde işsizlerin sayısı arttığı için bu dönemlerde işverenlerin ödediği miktar da artıyor. Yani işsizlik de aslında işverene bir masraf.

***
Bu nedenle Amerika'da gerginlik hızla artıyor. Obama'nın piyasaya para enjekte ederek tıkanıklığı çözme planı da tutmazsa oradan dünyaya yayılacak ciddi bir çöküş yaşanma olasılığı yüksek. Bu çöküş bizde de tahminlerin üzerinde değişikliklere yol açabilir.

Akşam