Suriye’de durum iyice kötüye gidiyor: Olaylarda öldürülen muhalif sayısı 5 bini çoktan geçti. Protestolar zaman zaman iç savaş görüntülerine dönüşüyor. Hemen hemen her Cuma namazından sonra gösteri ve çatışma var. Aynı şekilde öldürülen her muhalifin cenaze töreni de çatışmaya dönüşüyor. Hafta sonu çatışmalar Şam’a kadar dayandı. Gelen haberlere göre bazı mahallelerden siyah dumanlar yükselirken, bazı mahallelerden silah sesleri geliyordu. Ordu silah sesi gelen mahallelere tankla, topla karşılık vermekten çekinmiyor. Arap Birliği’nin Suriye’deki izleme misyonunu askıya alması çatışmaları daha da arttırdı. Görünen o ki diğer Arap ülkelerinde işleyen Arap Baharı mekanizmaları Suriye’de iyi işlemiyor ve bu ülkede ‘bahar’ çok daha pahalıya patlayacak.

Maşa politikası

Mekanizma Libya, Tunus ve Mısır’da Arap ülkeleri ve Türkiye’den asilere verilen destek ile hızlanmış, Batı’nın siyasi ve askeri çalışmaları ile yürümüştü. Suriye’de ise özellikle Rusya ve Çin bu planların yürümesine engel oluyor. Diğer Arap ülkeleri bastırsa da BM Güvenlik Konseyi’nden kısa zamanda Suriye aleyhine bir müdahale kararının çıkması zor görünüyor. Rusya’ya rağmen bir NATO müdahalesi de kolay değil. Oysa Libya’da sonuç BM kararı ve NATO müdahalesi ile alınmıştı. Ayrıca İran-Suriye ittifakı da sorunu daha karmaşık bir hale getiriyor. Suriye’nin bazı yönlerden diğer örneklere benzemediğini de hatırlamamız gerekir.

Bu tabloda ABD’den veya Avrupa ülkelerinden doğrudan müdahale beklemek gerçekçi olmaz. Çünkü ABD Obama ile birlikte doğrudan müdahaleler yerine çatışmalarda ‘maşa’ kullanmaya başladı. Bunun temelinde yerel ve bölgesel güçleri çarpıştırmak ve arka plandan bir tarafa örtülü destek vermek var. Zorunlu hallerde ise Amerikan müdahalesi sıcak çatışmalara askerle girmek yerine insansız hava araçlarıyla ve örtülü istihbarat operasyonlarıyla geliyor. Anlayacağınız ABD’nin bölgede Irak’takine benzer bir işgali tekrarlaması söz konusu değil. Zaten dikkat ederseniz Libya’da da Amerika hem askeri, hem de siyasi olarak arka planda durmayı tercih etti. Elbette bunu söylerken “ABD oyunda yok” demiyoruz. ABD oyunda var, ancak eskisi kadar görünür değil ve eskisi kadar maliyetleri tek başına üstlenmeye hevesli değil. Bu da Ortadoğu’daki sorunların iç savaşlarla veya bölge devletlerinin çarpışmalarıyla çözülmesi ihtimalini güçlendiriyor. Bu durumda Türkiye’nin de maliyet riskleri doğal olarak artıyor.

Kürt kartı

Suriye’de çatışmaların seyri iç savaşın derinleşme ve yayılma ihtimalinin çok yüksek olduğunu gösteriyor. Ayrıca ‘Kürt kartı’ da henüz kullanılmış değil. Kürtler, nüfusu 22 milyon olan Suriye’deki en büyük etnik azınlığı oluşturuyor. Farklı kaynaklarda nüfusları 1-2 milyon arasında gösterilmekte. Suriye Kürtlerinin tamamına yakını Sünni Müslüman ve büyük bir kısmı ya Türkiye göçmeni, ya da Türkiye’de akrabaları var. Suriye’nin uzun yıllar Kürtçülüğü Türkiye’ye karşı kullanmaya çalışmasının en önemli nedeni de bu.
Suriye, Türkiye’nin muhaliflere desteği arttıkça eski alışkanlığına geri döndü ve PKK’yı desteklemeye yeniden başladı. Ancak Suriye Kürtlerinin önemli bir kısmı PKK çizgisinde değil, hatta çoğunluk PKK’yı kendileri için zararlı görüyor.

Örneğin 7 Ekim 2011’de Kamışlı’da öldürülen Kürt lider Meşal Temo PKK’yı Baas rejiminin Kürtleri kullanmak için geliştirdiği bir ajanı sayıyordu. Temo’nun öldürülmesinden sonra Beşar Esed’in temsilcilerinin Kandil Dağı’nda Karayılan ile yaptığı görüşme Suriye ile PKK’nın birlikte yürüme kararlılığının açık bir işaretiydi.

Bu bilgiler ışığında Suriyeli Kürtlerin Erbil’de Mesut Barzani önderliğinde toplanması oldukça manidardır. Barzani bu toplantıda silahlı mücadelenin devrinin kapandığını belirttikten sonra, “birlik olun, destek bizden” dedi.

PKK, Baas rejimi yanında saf tutarken Barzani ve Suriye Kürtlerinin hangi tarafta saf tutacağı sadece Suriye’nin geleceği için değil, tüm bölge için çok önemli.

Kaynak: Star