Kürtler, Kerkük'ün Kürt kenti olduğunu ifade ediyorlar. Peki başkaları ne diyor? Yöneltilen bu soru açıkça cevaplanmıyor. Çünkü mesele beyaz veya kara hatta gri bile değil. Kerkük Irak kentidir denildiği zaman buna verilen cevap, bir yerin Iraklı olmasının artık anlamsızlaştığı ve bu nitelemenin açık tanımlamadan kaçmanın yolu olduğu şeklinde oluyor.
Peki açık niteleme nedir? Araplar ve Türkmenler kentin Kürt olduğu iddiasını çürütüyorlar. Çünkü bu iddianın kabulü, kavramların bütününün kabulü demek olacak. Bu kavramların ilki ne şehri terk etmeyi düşünmek, ne de sonuncusu Irak'tan bağımsızlığı ilan edilmemiş ancak şimdiden ve hatta yıllardır bağımsız devlet olarak belirmeye bağlayan federal bölge gerçeğine taşınmak... Bu federal devletin egemenliği ilan edilmedi; ancak bayrağı, parlamentosu, hükümeti ve peşmergeleriyle egemenliğini yaşıyor. Kerkük konusunun netleşmesi sonrası ortada bölgenin sınırları olacak. Sınırlar çizildiğinde ise mümkün olduğunca özel bir ekonomi olacak. Bu devlet, devlet olma işaretlerini tamamlamak için Kerkük'ün kendisine katılmasını bekliyor.
Aslında bunda gizli saklı bir durum yok. Anayasada kabul edilen federasyon bu. Gönül rızasıyla mı, emrivaki ile mi yoksa şartların değiştiği temelinde süreci geçiştirmek için mi kabul edildiği bilinmiyor. Halihazırda uluslararası alanda tanınmış bütün federasyonlarda merkezî devlet, otorite ve yetkiler var. Irak federasyonu bölünme üzerine gerçekleşiyor ve bu federasyondan organik olarak birbirine bağlı bölgeler veya vilayetler değil, birbirinden tamamen ayrılmayı isteyen devletçikler çıkıyor.
Şu günlerde Bağdat'taki tartışmalar sanki bütün sorunlar çözülmüş de sadece Kerkük kalmış gibi bir görüntü veriyor. Tartışma bu yıl bitmeden önce yerel seçimlerin yapılması amacıyla yerel parlamentoların seçimi yasasının oylanması münasebetiyle büyüdü. O halde şu günler Kerkük'ün geleceğinin belirlenmesini gerektiren tarihî anlar. Ya pratik olarak bölgeye bağlanacak veya dışında kalacak. Ya da Kürtlerin kentteki egemenliği kabul edilecek veya farklı alanlarda taksim kabul edilecek. Kürtler önerilen yasayı düzenlemek istiyor, Arapların ve Türkmenlerin istediği 'garantilere' onay vermiyorlar. Araplar ve Türkmenler hükümet güvenliğini yeğliyorlar ve hatta 'uluslararası koruma' eğilimindeler. Kürtler ise bunu reddediyor. İktidardaki siyasi çevrenin Kerkük'ün tercihlerini netleştirmekten kaçındığı, Kürtlere büyük çözümler etrafındaki tartışmalar seli içinde istedikleri birçok şeyi vermeyi kabul ettiği açık. Kürtler, planladıklarını gerçekleştirmek için çoktan hazırlar. Başkaları ise hazır değil. Erteleme zor ve hatta mümkün değil. Fakat emrivaki her formül Kerküklüler için bomba yüklü bir gelecekten ibaret olacaktır.
Zahiri olarak konu Saddam rejiminin bıraktığı yıkım dosyalarından birinin tasfiyesiyle alakalı. Pratik olarak konu Osmanlı ve Britanya döneminin kalıntılarının tasfiyesiymiş gibi görünüyor. Kürtlerin geçen yüzyılın başlarında kendi hesaplarına olan bir anlaşma içinde oldukları şüphesiz. Başkalarının aleyhine olacak benzer bir anlaşma için aynı yönteme başvurmaları çıkarlarına değil. 'Dörtlü koalisyonun' (İki Kürt partisi ve iki Şii partisi) tartışmalarının net olmadığı ve asıl sorular yöneltmediği kesin. Bu yüzden eşit çözümler çıkarması mümkün değil.
Kerkük için en ideal çözümün Kürtlerden gelmesi gerekir. Fakat şu an sundukları halihazırdaki bakış açısıyla değil. Özellikle de yaptıkları açıklamalardan Irak oluşumundan ayrılma niyetinde olmadıklarını belirtmek istiyorlarsa... Ayrılma niyetinde olmadıkları doğruysa şayet Kürtler, dörtlü koalisyondaki müttefikleriyle pazarlık yaptıkları anayasal veya hukukî çıkarımlar bir yana kendileriyle birlikte yaşamak istemeleri öngörülen gruplarla anlaşma zemini bulacaklardır. Kürtlerin 'anayasallığın' esasında toplumda toprak üzerinde mümkün olandan ve üzerinde anlaşılabilenden kaynaklandığını bilmeleri gerekir. 'Anayasallık' dayatılan bir emrivaki olamaz. Kerkük, tarihin, çağın gerçekleri ve kavramlarıyla uyuştuğu çözümsüz bir deneyim oldu. Irak köklü olarak değişti ve üç parça haline geldi. Bölge değişti. Kürtler kendi çıkarlarını gerçekleştirecek ve başkalarının çıkarlarını hor görmeyecek yaratıcı bir formül bulmakla yükümlüdürler.
Kaynak: Zaman