Mısır'daki cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasının birçok göstergesi oldu. Kampanya ve seçimler başarılı oldu, herkes çıkacak sonuçları kabul edeceğini belirtti ve şaibe yaşanmadı.
Bu da geçmişle tam bir kopukluk oluşturuyor. Haddizatında farklı akımları ve yelpazeleriyle 25 Ocak devrimine dayandırılması gereken bir kazanım bu. Devrimi kimin kullandığı ve meyvesini kopardığı veya kimin sınırladığı ve kaçırdığı bir yana, değişim kesindi. Ayrıca seçim yarışı Mısırlılara ülkelerine, toplumlarına, sorunlarına ve keza adaylara yönelik bilmediklerinden fazlasını öğretti. Keza Mısırlılar kendilerini daha da tanıdılar ve herkesin 23 Mayıs sabahı deneyimin büyüklüğüne ve miras kalan tabulardan birinin kırılmasına işaret ederek bu seçimlerin Firavun döneminden beri ilk seçimler olduğunu ifade etmeleri yeterliydi.
Bu deneyimle birlikte ortadan kalkan ikinci hurafe ise Mısır halkının demokrasiye ehil olmadığını, kültür ve pratiğinin bulunmadığını ifade eden düşüncedir. Mısır halkının şu ana kadar gerçekleştirdiği deneyimden fazla bir şey değildir ancak bu deneyime en iyi şekilde katıldılar. Analistler parlamento seçimlerinin yapısının cumhurbaşkanlığı seçimlerinden büyük ölçüde farklı olduğunda hemfikirler, yerel, ailevi ve aşiretçi yaklaşımlar meclis seçimlerinde bitirici rol oynarken bu seçimlerde genel ulusal düzlemdeki kamplaşmayı yansıtıyor. Hatta cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oy kullanırken adayın kişiliği, kampanyasını iyi yönetmesi ve bölgelere yaptığı gezilerde kurduğu ilişkiler ağı yanı sıra programı da dâhil belli kriterler doğrultusunda hareket etmek istediler. Buna binaen cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarının parlamento seçim sonuçlarından farklı bir yaklaşımla gelmesi kaçınılmaz. Ancak nihayetinde bütün analizlere bir realite ve bu realitenin mantığı baskın geliyor.
Bu realite Mısır'da iki Mısır'ın olduğunu, ülkede iki bakış açısı veya en azından iki taraf arasında bir bölünmenin bulunduğunu ifade ediyor. Her biri ötekine karşı bir çekişmeyi temsil ediyor ve her birinin kendi gerekçeleri var. Bu yüzden halk bazında yaygın sınıflandırma doğrultusunda İslamcı ile önceki rejimin kalıntıları arasında bir seçim belirlendi. Ilımlı akım nihai rekabette kendisini dayatamadı. İslamcı olan geçmişte yönetim deneyiminden geçmemiş yeni bir güç olmasına karşın kendisini Müslüman Kardeşler cemaatinden doğmuş Hürriyet ve Adalet Partisi'nin temsilcisi olarak sundu. Önceki rejimin kalıntıları ise kendilerini yaşanan değişimi dikkate alacak, gerek ekonomik sorunlarla mücadelede gerekse orduyu ve Mısır'ın istikrarıyla ilgili ve çıkarları bulunan uluslararası güçleri rahatlatmasıyla hâlâ istikrarı getirecek güç olarak sundu. Ilımlılar ise pratik olarak üç isimle temsil ediliyor. Önceki dönemde beliren ancak çoğu zaman önceki dönemden ayrışan Amr Musa, İhvan'dan ayrılmış ancak liberalliğine ikna edemeyen İhvancı Abdulmunim Ebulfutuh, klasik Nasır çizgisiyle belirginleşen destekçilerini toplayabilen yeni siyasi güç olarak ortaya çıkan Hamdin Sabbahi. Partisi çerçevesinde çalışmayı sürdürdüğü takdirde gelecekte Mısır siyaset sahnesinde önemli bir yeri olacaktır Sabbahi'nin.
Bu ılımlı isimlerin iki temel eğilim -İslamcı ve önceki rejimin kalıntıları- arasındaki kutuplaşmayı değiştiremedikleri açık. İki eğilim arasındaki zor seçim, parlamento seçimlerine kıyasla katılım oranındaki düşüklüğe bir açıklık getiriyor. Ortada ikinci turda bu oranın yükseleceği yönünde beklentiler var. Şu an yöneltilen soru şu: Üç ılımlı adayın yarışta ilk iki sırayı alan adaylardan hangisini destekleyeceklerini açıklamaları bir yana aldıkları oylar nasıl dağılacak? Ilımlı seçmenler İslamcı adayı reddettikleri kadar önceki rejim kalıntılarını da reddediyorlar. Ancak iki adaydan birini seçmeleri gerekiyor. İçlerinden bazıları devrim mantığının maksimum düzeye çıkarılması gerektiğini ifade ediyor ki bu da Mursi'ye yarıyor. Ancak ortada İhvan'a karşı uyarmayı ve iktidara gelişlerinin ertelenmesi gerektiğini yeğleyenler de var. Bu da Şefik'e yarıyor. Her şey iki adayın toplumu rahatlatacak girişimlerine bağlı olacak.
Katar gazetesi Eş Şark 28 Mayıs 2012
Kaynak: Zaman