Klasik kaynaklarımızda belli düzeylerde yer alıyor olsa bile, özgürlüğün yeni bir beşeri-politik ideal olarak literatüre girmesi yenidir. Liberal felsefe ve neoliberal akımların tervicine paralel olarak küreselleşme özgürlüğü tarihte hiç olmadığı kadar merkezi bir kavram haline getirdi. Çoğu Müslüman basit kavramsal analojiler yaparak bizim tefekkür ve bilgi kaynaklarımızda özgürlüğün yüceltildiğini söyleyip, arkasından küreselleşmenin derin etkisinde neoliberalizmin söylemini tekrar etmekte, buna bağlı olarak dini hayatın neredeyse tüm vecibe ve pratiklerini, hüküm ve normların bireysel
özgürlüğe, kişisel tercihe indirgemektedir. Bu konuyu sakin bir kafa ile ele almakta zaruret vardır.

Öncelikle belli bir sistem içerisinde bu kelimenin İslam kaynaklarında nasıl ele alındığına bakalım. “Özgürlük” Türkçe’de kullandığımız bir kelime, eskiden kullandığımız “hürriyet” kelimenin yerine kullanmaktayız. Maalesef hürriyet daha az kullanılır hale gelmiştir.

“Hür” Arapça bir kelimedir. Bazı araştırmacılara göre kelimenin aslı İbranice ‘hor’,
Süryanice ‘hep’, Etiyopyaca’da ‘hara’ veya sıfat harravi’den gelmektedir. Eğer kelimenin kökü “harar” ise bunu bir şeyin sıcak oluşu “harar” ile ilgili olması gerekir. Ama bu konu üzerinde duran bilginler de bu kök birliğinin sorunlu olduğunu söylüyorlar. Mesela eski Arapça’da Zuhr Errume’nin bir şiirinde, hürriyeti ve hür olmaklğı “soyluluk” manasında kullanmaktadır.

Arapça’da “hür” kelimesi “şerif, onurlu veya iyi hasen-güzel” anlamlarında da kullanılır. Kelimenin kökü fıkha da yansımıştır. Fıkhi muhtevasın önümüzdeki yazıda ele almaya çalışacağım.

Hürriyet, soylu veya soylu olmak anlamında mastar, azad edilmek, bağımsızlığına kavuşmak; har veya harara kökünden isimdir. Hür, köle olmayan, şerefli, soylu veya her şeyin en iyisi, saf-temizi, asli öz demektir. Müslim b. Akil bin Ebu Talib bir şiirinde şöyle der; “Bir gün öleceksem eğer hür olarak öleceğim.” Bir başka manas da ‘üstün değer’ anlam nda kullanılmaktadır. Hür olan erkeğe Araplar “seyyid”, hür olan kadına da “seyide” ad n verir. Kur’an- Kerim, iffetli, evli ve özgür olan kadına “muhsana” adını vermektedir. Başka bir anlam cömert ve cömertlik demektir.

Sözlük taraması bize gösteriyor ki, eski Araplarda hür-soylu olan, ayn zamanda köle olmayandır.

Burada kölenin varlığı, diğer iki kişinin efendi aynı zamanda soylu, mülk sahibi ve özgür oluşuna atıfta bulunuyor. Bundan üç sonuç çıkarmak mümkün görünmektedir.

a) Hürriyet kelimesinin üstünde ittifaka varılmış bir tanım yoktur.
b) Tanımlar çeşitli düzeylerle ve alanlarla ilgili olarak farklılıklar göstermektedir.
c) Hürriyetin gerçekleşmesinde tanımdan çok beşeri durumlar önemlidir.

İnsan hangi beşeri durumda hürdür veya hür değildir? Bazı durumlarda farklı özgürlükler söz konusu olsa da bütün farklı durumlarda özgürlük gerçekleşmeyebilir. İnsan kendi işlerini yaparken kişisel özgürlüğe sahiptir. Çünkü amacını gerçekleştirmek üzere harekete geçecek, bunun için de özgürlüğe ihtiyaç hisseder. Ama kendi yöneticisini seçemiyorsa, siyasi özgürlüğe sahip değildir.

Kendi işlerini yaparken hür olabilirken, kendi yöneticisini seçemiyorsa hür değildir.

Belki ikinci kısıtlılık hali, ilk özgürlüğün kullanımınıda sınırlandıran bir etkiye sahiptir.
Buradan özgürlüğe ilişkin olarak üstün güç, üst otorite ve engelleyici faktörlerin varlığı özgürlükle ilişkili başka bir alana geçiyoruz. Üstün güç veya üst otorite özgürlüğe mani durumlara yol açabilir. Böyle durumlarda neredeyse her beşeri durumda insan tam özgür olamıyor. Herhangi bir amaca ulaşmanın yeterli şartlar mevcut değilse tabii ki özgürlükten bahsedilemez. Kur’an-ı Kerim’de bu manalarda kullanılmıştır. (2/Bakara 178, Kısas ayeti): “Hür olana karş hür, köle olana karşı köle.” Ayette sosyal bir statüden bahsediliyor. Yine hata sonucu bir müminin öldürülmesine ceza olarak 4/Nisa,92. ayetinde “Bir kölenin özgürlüğüne kavuşturulması”ndan bahsedilir. 3/Al-i İmran 35. ayette İmran’ın karısı şöyle demişti “Meryemle ilgili “Rabbim, karnımda olan her türlü bağımlılıktan özgürlüğe kavuşturulmuş olarak sana adadım, benden kabul et”. Dil bilimsel olarak bazı müfessirler Şabi “özgürlüğe kavuşturulmuş olarak...” kelimesini “muhlisan” diye tarif etmişlerdir. Veya Mücahid “Kap na hizmetçi olarak” tefsir etmiştir. Bir yere hizmetçi olmak hür değildir, fakat karnındakini Allah’a özgürlüğüne kavuşturulmuş olarak adayan İmran’ın karısı bunu “muharrere” olarak tanımlamıştır. Ancak doğacak çocuk “tapınağın hizmetçisi” olacaktır, bu önemli.

Sünnette de buna yakın anlamlar söz konusudur. Hadislerde kelimenin anlamı düzeylerinin katmanlı ve geniş olduğunu tespit ediyoruz. Buhari’de geçen bir hadiste Hz. Peygamber (s.a.) “Dinar’ın kölesine yazıklar olsun” buyurmuştur. Burada hadis paraya bağımlılığı düşük ahlaki tutum olarak göstermiştir. Fahreddin Razi, hürriyeti şöyle tanımlıyor “İnsan, ifadesini nefiste bulan, başka bir deyişle içgüdüsel olarak bedeni işlere ya arzu duyar ya da duymaz. Arzu duymayan özgür kişidir.

Bu duruma özgürlük adını veririz. Çünkü dinde özgürlük, köleliğin karşıt olan şeydir. Tutkular köle eder. Özgürlük nefsin içgüdüsel iffetidir.” Fahreddin Razi “Tutku sahiplerinin köleliği ebedidir, şehvetin kölesi, özgürlüğünü kaybetmiş kölenin köleliğinden daha beter ve daha aşağıdır”, der.

Din ile ilgili bu yaptığımız gezinti bize şunu ilham ediyor: Hem eski Araplara, hem Kur’an’ı Kerim’e göre özgürlük öncelikle sosyal bir statüye işaret etmektedir. Kişi sosyal bak mdan köle değilse hür demektir.