Geçen yazıda Şibh-i amd veya hataen adam öldürmenin cezasının “diyet, bir kölenin özgürlüğüne kavuşturulması veya bu imkan yoksa iki ay peşpeşe oruç tutulması gerektiği”nden bahsetmiş, sosyal bir telafi mekanizması olarak “oiyet”i anlatmıştık. Bu yazıda aynı suçtan dolayı tayin edilen bir kölenin özgürlüğüne kavuşturulmasını öngören “kefaret”i ve anlamı üzerinde durmaya çalışacığız.

Belirtmek gerekir ki, diyet maktulün geride kalan ailesinin-varislerinin hakkı iken, keffaret Allah’ın hakkıdır. Ve bunun arkasında Allah-insan ilişkisini temellendiren muazzam bir dünya görüşü yatmaktadır. Kefaret olarak bir kölenin azad edilmesi katili arındırır, bu üzerine ittifak edilen bir görüştür. Açık ki, yanlışlıkla-hata sonucu birini öldüren kişi, eğer dikkatli davransaydı bu olmazdı, demek ki bu olayda kusuru ve ihmali söz konusudur, öncelikle söz konusu kusurunu telafi etmek durumundadır, bu onun kendini hata ve kusurlardan arındırma azminde olmasının bir işareti sayılır.
Fakat daha geride hayli ilginç bir durum söz konusudur: Her insan gibi ölenin de –insan olması hasebiyle- kendi ölçeğinde hakları vardı: Öldürülmeseydi yaşayacak, Allah’ın kendisine takdir edip ihsan ettiği nimetlerden istifade edecek, çoluk çocuğu olacak, nesli devam edecekti. Öldürülmesi bir eceldir, elbette takdir-i ilahinin dışında değildir, ama başına bu olay gelmeyecek olsaydı, ülkenin ortalamasına uygun olarak diyelim ki 40 yaşında öldürüldüyse teorik olarak 20-30 sene daha hayatta olacaktı. Ve elbette mü’min olması hasebiyle son nefesine kadar Allah’a ibadet edecekti.

Öldürünce, kim bilir kaç sene yaşama imkanlarından mahrum edildi, nimetlerden istifade etmesinin önüne geçildi, neslinin kesilmesine veya artışının engellenmesine sebebiyet verildi. Hataen öldürülen kişinin özgür, köle veya gayrı müslim olmasının bir önemi yoktur, her durumda çeşitli imkan ve avantajlar elinden alınmış oldu. O kul, yaşasaydı, Allah’ın nimetlerinden istifade ederken Rabbi’ne şükredecek, ibadet edecekti, bunun önüne geçildi, böylelikle Allah’ın hakkına tecavüz edildi. Allah’a ibadet eden ve şükreden bir kul eksildi. Dahası, Allah’ın verdiği can bir ihmal ve kusur yüzünden alınmış oldu.

Madem ki istenmeyen bir olay vuku buldu ve bunun sonucunda öldürülen kişi:
       a) Artık Allah’a ibadet etmeyecek;
       b) Yararlanacağı nimetlere şükretmeyecek;
       c) Muhtaç olanlara hayır yapmayacak;
       e) Kendisinden sonra salih evlat ve hayırlı nesiller yetiştiremeyecek, bu durumda onun yerini ikame edecek bir insanın bulunması, eksilen kişinin yerinin hayatta olan bir başkasının doldurması gerekir ki, bu da özgürlüğü elinden alınmış bir köleden başkası değildir.

Bu özgür kişi olamaz, çünkü o zaten özgürdür ve saydığımız dört fonksiyonu da yerine getirebilecek imkan ve güce sahiptir. Mü’min bir köle özgürlüğüne kavuştuğunda, kölelikten mütevellid bağlardan ve kısıtlamalardan kurtulacağından Allah’a rahatça kulluk yapacak, Allah’ın nimetlerinden yararlanıp O’na şükrünü eda edecek, başkalarına hayırlarda bulunacak, maddi ve canlı hayata yararı dokunacak, evlenip çocuk sahibi olacak, onun neslinden Allah’a kulluk eden ve şükreden salih insanlar yetişecek.

Azad edecek köle bulamayan veya buna mali gücü yetmeyen kimse “iki ay kesintisiz oruç” tutmalıdır. Arada orucunu açacak olursa, tekrar baştan alıp oruç tutmalı, iki ayı tamamlamalıdır. Kesintisiz iki ay oruç, yine öldürülen kişinin hayattan kesilmesi sonucu Allah’ın hakkına tecavüz edilmesinin cezası, kefaretidir. Hiç değilse katil iki ay oruç tutmak suretiyle bunu telafi etmeli, adeta maktülün yerine iki ay müddetle oruç tutmak suretiyle Allah’a ibadet etmelidir.

Bu, İslam dininin özgür veya köle, salt manada “insan özgürlüğü” kavramından neyi anladığını bize  göstermesi bakımından önemlidir. Özgürlük, kişinin içdürtülerinin, nefsinin güdülerinin etkisinde her dilediğini yapması, bedensel zevk ve hazların peşinde koşması, sınırsız güç ve servet biriktirmek için kısıtlamalardan kurtulması değil, rahat ve serbest bir ortamda Allah’a layıkıyla ibadet etmesi ve istifade ettiği çeşitli nimetler karşılığında merhameti ve bağışı bol Allah’a şükretmesi için gereklidir. İşte kefaret, ortadan kalkan bir kulun yerine bir başka kulun ikame etmektedir. Düzenleme aynı anda hem öldürülen kişinin geride kalan ailesini hem Allah’ın hakkını korumaktadır. Yüce Allah, insanları ve cinleri sadece kendisine ibadet etmeleri için yaratmıştır.