Solun içine kapanmaya başladığını düşünenler artsa da, doğal dengelerle oynayan ve gelecek umudu vermeyen kapitalizm yıkılmak üzere
Evrensel sol evrensel kapitalizmin 'nihai zaferine' teslim mi oldu? Acaba Fukuyama tarihin, kapitalizm lehine sonlandığı konusunda haklı mıydı? Marx'ın 'kan emiciler' diye adlandırdığı vahşi kapitalizmi reddeden solcuların önündeki tek çözüm, 'Tekfir ve Hicret' -yani devleti ve toplumu tekfir edip içe kapanma- hareketini bir nevi taklit etmek mi?
Bu sorular üzüntü verici ama tüm solcuların şu günlerde yaşadığı gerçeğin ifadesi. Hepsi veya en azından çoğu, 'kan emicileri' yenilgiye uğratma umudunu kaybetti. Peki 'kan emiciler' her 'ölüm'den sonra hayata dönmeye kadirken bu yenilgi nasıl mümkün? Çoğu solcu, kapitalizmin dünya üzerindeki hegemonyasının kalıcı olduğunu ve kapitalizmi yıkma çabalarının bir tür 'dinozor öldürme' girişimine benzeyeceğini kabul ediyor. Ne var ki bu teslimiyetçiliğe yönelik sol tepkiler farklılaşıyor.
Zizek bu durumu şöyle özetliyor: Kapitalist hegemonyayı emrivaki olarak kabul eden solcular var ama onlar, kapitalist oyunun kuralları çerçevesinde mücadeleyi sürdürüyor.
Şu süreçte direnişin kısırlığını itiraf eden başka solcular da var. Kurdukları mantıksa şöyle: Gerçek direniş mümkün değil. Bu nedenle devrimci ruhun uyanmasını beklerken tüm yapabileceğimiz şey, refah devletinden kalanları savunmak, iktidara gerçekleşmesi mümkün olmayan talepler sunmak ve eleştiriye dayanan kültürel araştırmalarla yetinmek.
Sorunun daha köklü olduğunu düşünen üçüncü bir grup da var. Onlara göre, kapitalizm teknoloji ve bencilliğin meşru çocuğu. Bu ikisiyle direniş imkânı olmadığı için, kapitalizme direnme olanağı da yok. Bir diğer akımsa, evrensel kapitalizmin dayanaklarının yok edilebileceği düşüncesinde. Buna göre, doğrudan mücadele mümkün değil. Çünkü böyle bir mücadele solculuğa yeni bir yenilgi getirir. 'Yeni bir dünya', günlük uygulamalarla mücadeleye yoğunlaşarak inşa edilebilir. Bu yöntemle kapitalist otorite ve devletin yarattığı sorunlar yavaş yavaş çözülür.
Görüldüğü gibi yenilgi psikolojisi tüm sol akımlara hâkim. Direniş eğilimleri, 'Tekfir ve Hicret' cemaatinin yöntemini alıyor. Örnekse, Venezüella Devlet Başkanı Chavez'in 21. yüzyıl sosyalizmi. Bazı solcular ona acıyor çünkü evrensel kapitalizmin Chavez sosyalizmini nihayetinde yıkacağından eminler. Zira Chavez'in sosyalizmi dev tarih ansiklopedi-
sinde bir itirazdan başka bir şey değil.
O halde dünyayı iki asırdır meşgul eden sol ideolojiye elveda diyebilir miyiz? Şiddetin daha az, barış, adalet ve eşitliğin daha fazla olduğu bir dünya vaat eden ütopyaya elveda diyebilir miyiz? İki nedenden dolayı diyemeyiz; ilki nesnel, diğeri varlıksal. Nesnel çünkü kapitalizm çevreyi sömürüp doğal dengelerle oynadığı için yıkılma sürecine girdi veya girmek üzere. Büyük çevre felaketleri baş gösterdiğinde -ki bu kaçınılmaz- insanlığın bencil beşeri çıkarlar yerine çevre yasalarına boyun eğen yeni ekonomik sistemler yapılandırmaktan başka kaçış yolu olmayacak.
İkinci neden varlıksal çünkü insanlık hayalsiz ve daha iyi bir dünya vaadinin yokluğunda yaşayamaz. Teknolojik, kültürel ve maddi üstünlüğüne rağmen kapitalizmin gerçekleştirmekte aciz kaldığı da bu. Bu iki nedeni göz önünde bulundurduğumuzda, solcu düşüncenin kalıcı olduğunu anlayacağız.
Kaynak: Radikal