Batılı siyasetçiler Gazze'deki tümüyle orantısız katliamın, neredeyse 1948'den beri bir günde kaydedilen en büyük 'ölüm enflasyon oranı'nın karşısında kafalarını kuma gömdü. İsrail hakkı olan güvenliği kan banyolarıyla, Hamas'ın seviyesine inerek sağlayacağını sanıyorsa yanılıyor.
Ortadoğu'daki katliamlara o kadar alıştık ki, artık umursamıyoruz
- İsraillilere kızıyoruz o kadar. Gazze'de ölenlerin ne kadarının sivil olduğu belirsiz, fakat Bush yönetiminin tepkisi (Gordon Brown'ın ödlekçe tepkisini zikretmeye bile gerek yok) Araplar için on yıllardır malum olanın ilanı:
Onlar hasımlarına karşı ne mücadele verirse versin, Batı İsrail'in tarafını tutacaktır. Her zamanki gibi, kan banyosu Arapların suçuydu - hepimizin bildiği gibi, onlar ancak kaba güçten anlar.
1948'den bu yana İsraillilerden sürekli olarak bu saçma sapan lafları duyuyoruz - tıpkı Arap milliyetçilerinin ve ardından Arap İslamcıların kendi yalanlarının işportacılığını yapması gibi: Siyonist 'ölüm vagonu' devrilecek, bütün Kudüs 'kurtarılacak' vs. Ve Baba Bush veya Clinton ya da Oğul Bush, yanı sıra Blair veya Brown her iki tarafa her daim 'itidal' çağrıları yapıyor - sanki hem Filistinlilerin hem de İsraillilerin F-18'leri, Merkava tankları ve topları varmış gibi. Hamas'ın ev yapımı roketleri sekiz yılda sadece 20 İsrailli'yi öldürdü, İsrail uçaklarının yarattığı bir günlük cehennemse yaklaşık 300 Filistinli'yi öldürdü, yani gayet orantılı bir durum!
Hamas İsrail'e güveniyor
Kan dökmenin kendi rutini var. Evet, Hamas İsrail'in öfkesini kışkırttı, tıpkı İsrail'in Hamas'ın öfkesini kışkırtması gibi. İsrail kışkırtınca Hamas kışkırttı, Hamas kışkırtınca İsrail kışkırttı... Ne demek istediğimi anlıyor musunuz? Hamas İsrail'e roket atıyor, İsrail Hamas'ı bombalıyor, Hamas daha fazla roket atıyor ve İsrail tekrar bombalıyor ve... Çaktınız mı? Ve biz İsrail için (haklı olarak) güvenlik istiyoruz, fakat İsrail'in bu muazzam ve tümüyle orantısız katliamını görmezden geliyoruz. Vaktiyle eski ABD dışişleri bakanı Madeleine Abright İsrail'in 'kuşatma altında' olduğunu söylemişti - sanırdınız ki Filistin tankları Tel Aviv sokaklarında.
Geçen akşam itibarıyla oran 296 ölü Filistinli'ye karşı bir ölü İsrailli'ydi. 2006'daysa 10 Lübnanlı'ya karşı bir İsrailli ölmüştü. Bu hafta sonu tek bir günde kaydedilen en büyük ölüm enflasyon oranı gerçekleşti, şeyden beri... 1973 Ortadoğu Savaşı'ndan beri mi? 1967'deki Altı Gün Savaşı'ndan beri mi? 1956 Süveyş Savaşı'ndan beri mi? 1948 Bağımsızlık/Nekba Savaşı'ndan beri mi? Müstehcen, korkunç bir oyun bu - İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak, bu haftasonu Fox TV'ye konuşurken bu oyunu bilinçsizce kabul etti: "Bizim niyetimiz oyunun kurallarını tepeden tırnağa değiştirmek."
Tam da bu. Sadece oyunun 'kuralları' değişmiyor. Arap-İsrail ölüleri arasındaki fark daha da büyüyor, Wall Street'in dibe vuran hisse senetlerinden daha da fazla büyüyor oranlar. Bush yönetiminin gönlünce kullanması için İsrail'e verdiği F-18'leri ve Hellfire füzelerini üreten ABD'de pek de ilgi uyandıran bir durum değil bu.
Bu hafta sonu ölenlerin büyük miktarını Hamas üyeleri oluşturuyor gibi görünüyor, peki bunun neyi çözeceği sanılıyor? Hamas şöyle mi diyecek:
"Vay be, saldırı dehşetti - iyisi mi İsrail devletini tanıyalım, Filistin Yönetimi'yle aynı çizgiye gelelim, silahlarımızı bırakalım ve esir alınıp sonsuza dek kapatılmak ve Ortadoğu'da yeni bir Amerikan 'barış süreci'ni desteklemek için dua edelim!" İsraillilerin, Amerikalıların ve Brown'ın Hamas'ın yapacağını düşündüğü şey bu mu?
Evet, Hamas'ın sinizmini, bütün silahlı İslamcı gruplarda var olan o sinizmi de unutmayalım. Müslüman şehitlere duydukları ihtiyaç, en az İsrail'in kendilerini yaratmaya duyduğu ihtiyaç kadar hayati. İsrail'in verdiğini sandığı ders (ya diz çözün ya da sizi ezeceğiz) Hamas'ın öğrenmekte olduğu ders değil. Hamas'ın Filistinlilerin zulme uğradığını vurgulamak için şiddete ihtiyacı var - ve o şiddeti üretmesi için İsrail'e güveniyor. İsrail'e atılan birkaç roket ve İsrail itaat ediyor.
Halihazırdaki görevi çerçevesinde bir kez bile Gazze'ye gitmemiş olan Ortadoğu barış elçisi Blair'in ağzını bıçak açmıyor. Tek bir kelime bile etmiyor.
Bildik İsrail tavrını duyuyoruz. General Yaakov Amidror, İsrail ordusunun eski 'araştırma ve değerlendirme dairesi' başkanı, şunu beyan etti: "Dünyada hiçbir ülke vatandaşlarının roket saldırılarına hedef olmasına göz yummaz ve onları savunmak için gerekli sert adımları atar." Tam da öyle yapar. Fakat IRA sınırdan Kuzey İrlanda içlerine havantopları atarken, gerillaları polis karakollarına ve Protestanlara saldırmak için Cumhuriyetten gelip sınırı geçerken, Britanya hava kuvvetlerini İrlanda Cumhuriyeti'nin tepesine gönderdi mi?
Londra IRA'nın seviyesine inmedi
Kraliyet hava kuvvetleri kiliseleri ve tankerleri ve polis karakollarını bombalayıp, İrlanda'ya ders vermek için 300 sivili yok etti mi? Hayır, yapmadı. Zira dünya bunu bir suç eylemi olarak görürdü. Kendimizi IRA'nın seviyesine indirmeyi istemedik.
Evet, İsrail'in güvenliğe hakkı var.
Fakat bu kan banyoları o güvenliği getirmeyecek. 1948'den bu yana hiçbir hava saldırısı İsrail'i korumadı. İsrail Lübnan'ı 1975'ten bu yana binlerce kez bombaladı ve bir teki bile 'terörizmi' ortadan kaldırmadı. İsrailliler kara saldırısı tehdidi savuruyor. Hamas yeni bir savaş için bekliyor. Bizim Batılı siyasetçilerimiz kafalarını kuma gömmüş bekliyor. Ve doğuda bir yerlerde - bir mağarada? bir üste? bir dağ başında?- pek iyi tanınan sarıklı bir adam sırıtıyor. (29 Aralık 2008)
Kaynak: Radikal