Bush'un herkese yanlış tercihler dayatan vizyonu karşısında sık sık Amerika'yı tanımadığımızı düşünürdük. Obama'nın hataları kabul eden vizyonuysa gerçek ABD'yi yansıtıyor

ABD'nin eski başkanı George W. Bush 11 Eylül'ü takip eden aylarda ve yıllarda konuşurken, sık sık ABD'yi tanımadığımız hissine kapılırdık. Onun vizyonu korkuyla gerilmiş, intikama kafasını takmış, dünyaya ve kendisine yıkıcı tercihler dayatan bir ülkeydi. Barack Obama'nın Kahire'deki konuşmasını dinleyince ABD'yi tanıdık.

Obama tavizsiz bir biçimde, ülkenin güvenliğini ve değerlerini savunmaktan söz etti. Kaide ve Taliban'ı alt etmek için ne yapılması gerekiyorsa yapacağı hususunda kuşkuya yer bırakmazken, Amerikalıların Afganistan veya Irak'ı kalıcı olarak işgal etmek gibi arzusu taşımadığını da açıkça dile getirdi.

ABD'nin İsrail'e 'sarsılmaz' bağlılığını ve İran'ın neden nükleer silaha sahip olmaması gerektiğini de açıkça ortaya koydu. Müslüman dünyada ve İsrail'de kendisini dinleyenlerin aşırılıkçılığı yenmek, komşularının ve kendi halklarının haklarına saygı göstermek için daha fazlasını yapması gerektiği konusunda da netti.

Güçlü başkan böyle olur
Kelimeler önemlidir. Obama, kapalı kapılar ardında ılımlılıktan ve uzlaşmadan söz eden liderlerden bunu kamuoyu önünde de söyleme cesareti göstermelerini istemekte haklıydı. Fakat kelimeler yeterli değildir. Neticede görevde daha altı ayını doldurmamış bir lider olan Obama, bu vizyonu hayata geçirmek için daha çok şey yapmalı. Birçokları gibi biz de İsrail-Filistin ihtilafına dair söyleyeceklerine kulak kesildik. Yerleşim inşaatının durdurulmasında, Filistin devletinin varlığının inkâr edilemeyeceğinde ve 'Filistin halkının içinde bulunduğu durumun tahammül edilemez olduğunda' ısrar ederek İsrail'in yeni hükümetine baskı yapmaktan kaçınmadı.

Aynı keskin tonla, Filistinlilerin şiddeti reddetmesi yönünde bastırdı ve Arap devletlerinin bu ihtilafı halklarının dikkatini diğer sorunlardan 'başka yöne çekmek' için kullanmaması gerektiğini vurguladı. Arap devletleri İsrail'i tanımalı ve Filistinlilerin güçlü devlet kurumları inşa etmesine yardım etmek için daha fazlasını yapmalıydı. Bir barış formülünün unsurlarının bilindiğini söyledi ve buna katılıyoruz. Şimdi başkanın süreci ileriye götürecek olan stratejisini duymayı bekliyoruz.

Obama İran'ın nükleer silah arayışının bölgede bir silahlanma yarışını başlatabileceği uyarısı yaptı. Ciddi müzakereler yürütme teklifini de tekrarladı. Başkanın ne önereceğini ve İran'ın davranışını değiştirme çabasında muteber bir ceza-teşvik formülüne destek vermeleri için Rusya, Çin ve Avrupalıları nasıl ikna edeceğini görmeyi bekliyoruz.

Obama Irak'taki savaşın, 'kendi ülkesinde ve dünyanın her tarafında güçlü anlaşmazlıkları kışkırtan' bir tercih savaşı olduğunu da söyledi. Irak'ın Saddam Hüseyin'siz daha iyi olduğunu söyleyen Obama, Irak'ın komşularına ABD çekildikten sonra ülkeyi bir arada tutmak için ellerinden geleni yapmaları çağrısında bulunma fırsatını da kaçırdı.

Kuşkusuz ki dinleyiciler Obama'nın demokrasi meselesine (Arap dünyasında demokrasinin rahatsız edici eksikliklerine) nasıl değineceğini duymayı bekliyordu. Obama, Bush'un tepeden bakan tonunu kullanmaktan ve ev sahibi Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek'e dokundurmaktan kaçındı. Fakat salondaki herkes Obama hükümetlerin iktidarı 'baskı değil, rıza yoluyla kullanmaları' gerektiğini ve 'seçimlerin tek başına gerçek demokrasi anlamına gelmediğini' söylerken kimden bahsettiğini biliyordu. Umarız ki Mübarek ve Suudi Arabistan Kralı Abdullah'la görüştüğünde bu konuları onlara da doğruca söylemiş olsun.

Konuşma öncesinde ve sonrasında Obama'yı eleştirenler özür dilemekle çok fazla zaman harcadığından yakınıp onu ülkeyi zayıflatmakla suçladılar. Bu Obama'nın söylediklerine ve söylemesi gerekenlere yönelik çok yanlış bir okuma. Yakın dostları bile Amerika'ya karşı hale getiren sekiz yıllık saldırganlığın ardından, güçlü bir başkanın geçmişin hatalarını kabul etmesi, kendisini ve dünyayı daha iyisini yapmaya zorlaması gerekiyor. (Başyazı, 5 Haziran 2009)

Kaynak: Radikal