Onlarca Türk subayının darbe planladıkları iddiasıyla tutuklanması veya gözaltına alınması, lekelenen ordudan sivil liderliğe doğru önemli bir güç kayması anlamına gelebilir. Bu davalar, hükümet ve yargının hukukun üstünlüğüne titizlikle bağlı kalması şartıyla, Türk demokrasisinin güçlenmesine yardım edebilir.

Türkiye’nin modern tarihinin büyük bölümünde hâkim olan orduydu ve ülkenin laik, Batı yönelimli bir ülke olmaya devam etmesini sağlamak için her aracı kullanmaya hazır ve nazırdı. 1960’tan bu yana dört seçilmiş hükümet devrildi. Daha 2007’de ordu İslami eğilimli AKP’ye mensup olan Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesini önlemeye çalıştı ve bunun en önemli gerekçelerinden biri Gül’ün eşinin İslami başörtüsü takmasıydı.

Ordunun siyasi ağırlığı AKP iktidarında ve AB’den gelen baskılar nedeniyle adım adım azaldı. AB Ankara’nın üyelik başvurusunun bir parçası mahiyetinde, ordunun sivil liderlere daha çok hesap vermesini talep ediyor. Son gözaltılar ve tutuklamalar, Taraf gazetesinin 2003’teki bir toplantıda ordunun darbe hazırlığı yaptığını gösterdiği iddiasıyla bazı belgeleri yayımlamasının ardından geldi.

Ordu toplantıyı kabul etti ama niyetinin ülkeyi iç değil dış tehditlerden korumak olduğunu öne sürdü. Gözaltılardan beri üst düzey ordu liderliği memnuniyet verici bir itidal sergiliyor.

Otokratik eğilimlere de son
Bu arada ABD’yle ilişkiler de Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nin 1. Dünya Savaşı’nda Ermenilere yönelik kitlesel katliamları soykırım olarak kınamasıyla yeni bir darbe aldı. Bizce bu karar gereksizdi, tıpkı Ankara’nın bu trajediyi inkârının kendi kendine zarar vermesi gibi. Ankara, ABD’ye misilleme tehditleri savurmak yerine, Ermenistan’la ilişkileri normalleştirmeyi öngören mutabakatı tekrar rayına sokmaya odaklanmalı.

ABD ve diğer Batılı ülkeler, AB umudunu canlı ve muteber tutarken Türkiye’yi ilerlemeye teşvik etmeyi sürdürmeli. Başbakan Tayyip Erdoğan da otokratik eğilimlerini dizginlemeli ve ordunun dayattığı anayasanın yerine Kürtlerle diğer azınlıklara hak tanıyan, dini özgürlükleri ve basın özgürlüğünü garantiye alan, laikliğe ve hukuka dayalı yargıya bağlı kalan bir anayasa için bastırmalı. Ülkenin askeri liderleri de itidalli davranmaya devam etmeli. (Başyazı, 8 Mart 2010)

Kaynak: Radikal