Washington Times yazarı Frank J. Gaffney Jr. “İslamofaşist darbe”den söz ediyor. Bunun önceki yazımızda hatırlatmasını yapmıştık. Söz konusu darbenin –ki gizli ajandası dolayısıyla AK Parti, bunun önemli aktörlerinden biri olarak gösteriliyor- özellikle odaklandığı hedeflerin başında Türkiye'nin laik eğitim sisteminin geldiğini belirten Frank J. Gaffney Jr, “medrese benzeri imam hatip liseleri”nin ve sadece Kur'an eğitimi verilen "diğer okulların" desteklendiğini iddia ediyordu ki, bunun sadece bir iddia, ama asparagas haber gibi herhangi bir gerçeklik temeli olmayan bir iddia olduğu açık. Çünkü Türkiye’de ‘sadece Kur’an eğitimi veren okul’ bulunmamaktadır. Yazar, Başbakan Erdoğan'ın kendisinin de imam hatip mezunu olduğuna dikkat çekiyor, bu arada eğitim gibi yargının (hukuk bürokrasisi) da İslamofaşist darbenin hedeflerinden biri olduğunu öne sürüyordu.
Yazıda ahlaki sınırları aşan başka şaşırtıcı manipülasyonlar da vardı. Mesela, "Yücel Aşkın davasında emrin yukarıdan geldiğini söylüyordu. Öncelikle ilk olarak "yukarıdan emirler alan bir yerel savcının" laik akademisyen Yücel Aşkın hakkında suçlamalar ortaya attığını belirten Frank J. Gaffney Jr, “on binlerce Kur'an eğitimi veren okuldan mezun olmuş kişinin yargıç olarak atandığını ve bunların şeriata göre dava yönetmesine söz verildiğini” söylüyordu. Başbakan Erdoğan'ın okullarda türban yasağını destekleyen AİHM kararını da eleştirdiğini hatırlatan yazar, mahkemenin kararının ardından Erdoğan'ın "Bu konuda onlar karar veremez, o hak ulemanındır" dediğini hatırlatıyordu. Gazete bu açıklamanın Erdoğan'ın Türkiye'nin AB'ye katılımı yönünde gösterdiği çabaların inandırıcılığının sorgulanmasına da neden olduğunu ifade ediyordu. Yine Erdoğan'ın AB sürecini basit bir şekilde laik hukuku koruyan orduyu ekarte etmek için kullandığını öne süren Frank J. Gaffney Jr, Başbakan Erdoğan'ın orduyu İslamofaşist düzeni kurma yolunda bir engel olarak gördüğü savunuyordu. Yazıda son olarak Amerika ve diğer özgürlük yanlısı ülkelerin İslamcı bir Türkiye'yi Müslüman dünyaya bir örnek olarak göremeyeceği ve bu yolda Türkiye'nin artık özgür dünyanın değerli bir üyesi olamayacağının anlaşılması gerektiğini belirtiyordu.
Bu yazıdan anlaşılması gereken nedir?
Bulgar asıllı Alex Alexiev’in, -ki kendisi ABD'deki Güvenlik Politika Merkezi (Center for Security Policy) Başkan Yardımcısı olarak görev yapıyor, aynı zamanda Pentagon ve CIA danışmanlığını görevini yürütüyor- “dünyanın ağır bir biçimde İslamizm terör tehdidi altında bulunuyor” yolundaki görüşleriyle bir arada düşünüldüğünde, çok kapsamlı bir plan ve son derece yıkıcı bir stratejiyle karşı karşıya bulunduğumuz anlaşılıyor.
22 Temmuz seçimlerinin akamete uğratılması veya buna imkân yoksa, hiç değilse “Neoconların kolayca işbirliği yapabileceği ulusalcıların iktidar olması” için çok çalışıldı. Ne var ki, halk ikinci defa ve daha kuvvetli bir biçimde AK Parti’yi (yüzde 46,5 oyla) iktidara getirdi. Ama bu, hem Amerika’dakilerin hem Türkiye’dekilerin stratejilerinden ve hedeflerinden tümüyle vazgeçtikleri anlamına gelmiyor. Bir şekilde plan ve projelerini tatbikata koymanın yollarını arayacaklar. Hangi yöntem ve enstrümanları kullanacakları önemlidir. Bundan sonraki gelişmelere bir de bu noktayı zihinde tutarak bakmak ve gelişecek olaylara paralel teyakkuz halinde olmakta zaruret var. İnşallah iktidar partisi engin bir rehavete kapılıp her şeyin güllük gülistanlık olduğu zehabına kapılmaz.