Belki de ABD Başkanı Barack Obama, başkanlığına özellikle de Ortadoğu bağlamında yanlış bir dönemde başladı. Zira diyalog ve birlikte yaşama yöntemine dayalı politikası selefi George Bush'un politikalarına adapte olmaya başlayan bir bölgede gerçekleşiyor.
ABD ile anlaşmalar yapmak isteyen Hatemi'nin İran'ı, gelmemek üzere gitti ve yerini sertliği ve meydan okumasıyla Ahmedinejad'ın İran'ı aldı. Obama'nın politikaları selefinin başarısız ve tersi sonuçlar getiren politikalarının sonucu. Zira Irak işgali bölgeyi Rumsfeld, Cheney ve yeni muhafazakâr yandaşlarının haber verdiği gibi Amerikan korumasına götürmedi. Aksine Irak, El Kaide, mezhepçi veya aşiret milislerince paylaşıldı. Afganistan ise ABD ve müttefiklerin yavaşça boğulmaya başladığı bir bataklığa dönüştü. Gazze ve Lübnan'da Hamas ve Hizbullah'ı bitirme girişimi ters tepti. Bölge bütün olarak gerginlik, ABD ile ve birbirleriyle çatışmaya hazır bir bölgeye dönüştü. Fakat belki de bölgede Amerikan siyasetinin karşılaştığı en büyük sorun Netanyahu'nun iktidara gelmesi idi. ABD, baba Bush dönemi ve Irak savaşından itibaren bölgedeki politikalarını Körfez ülkelerini, Mısır ve Fas gibi başka ülkelerle temsil edilen 'ılımlılık eksenini' destekleme üzerine kurmuştu. O vakit izlenen strateji Araplar ile İsrail arasındaki çözümün Madrid konferansı formülüne göre desteklenmesinin yanı sıra İran, Libya ve Sudan gibi düşman ülkeleri 'tecrit etmeye' dayanıyordu. Bu politika 1993 Oslo müzakereleri başarısı gösterdi ve bunu İsrail'le doğallaşma yönündeki Arap aceleciliği izledi. Fakat bu siyaset 1996'da Rabin suikastıyla büyük darbe aldı. Ardından Hamas yükseldi, iktidara Netanyahu geldi ve Oslo anlaşmalarını kabul etmedi. Fakat Netanyahu'nun yükselişinin ABD'yi bekleyen değişimle alakalı başka bir boyutu vardı. Netanyahu yeni muhafazakârlarla işbirliği yaptı.
Obama'nın şanssızlığı, bu politikaları benimseyen şahsın İsrail'de iktidara gelmesi. Netanyahu açısından şimdiki şartlar 1996 şartları gibi dünyanın dikkatini Filistin halkının sıkıntısından başka yerlere çekecek yeni maceralara izin veriyor. Macerayı bu kez İran'da buldu. Netanyahu ve önceki İsrailli yetkililer İran'a karşı koymanın Araplar ile İsrail'in arasını birleştiren bir etken olduğunu defalarca açıkladılar. Yalnız bu politikanın karşılaştığı en büyük sorun, Obama ve kendisini destekleyen siyasi kütle ile Netanyahu ve eğilimleri arasındaki temel çelişki. Obama iktidara İran'la savaş değil, diyalog çağrısı yaparak geldi. Ayrıca Filistinlilerle müzakereye hazırlık için yerleşim birimlerini durdurması yönünde Netanyahu'ya baskı yaparak başladı. Dolayısıyla Abbas, Netanyahu ve Obama arasında üçlü zirvedeki geçen çarşamba buluşması zıtların buluşmasıydı.
Fakat diğer yandan ortada Obama'nın Netanyahu'ya veya bir başka İsrailli lidere baskı gücünün sınırları var. Bunun sebebi sadece İsrail lobisinin gücü ve Amerikan Kongresi'nin Netanyahu'dan daha Siyonist olması değil. Aynı zamanda Arap hak sahiplerinin de Netanyahu'ya yardımcı olması. Netanyahu ve Şimon Peres, Arap liderlerin kendilerine İran'ı İsrail'dan daha büyük tehdit olarak gördüklerini, ABD'nin İsrail'e baskı yapmak yerine İran'la mücadele etmesini yeğlediklerini bildirdiklerini açıklarken doğru söylüyorlardı. Irak'ın ablukaya alınması ve saldırılmasına, Hizbullah ve Hamas'ın vurulmasına teşvik eden Amerikan müttefiklerinin oranı Oslo yönetimiyle çözümü destekleyenlerin oranından çok büyük. Dolayısıyla Obama'nın Araplardan çok Arapçı olma ve sahiplerinin girmek istemediği bir savaşa girmek için başkanlığını tehlikeye atma genişliği yok.
Bu noktadan hareketle Obama'nın sözde nükleer dosyadaki taşkınlıkları sebebiyle İran'la mücadele hamasetini anlayabiliyoruz. Bu tutum Netanyahu gibi Obama için de trajediden çıkış yolunu temsil ediyor. Zira Obama, İran'la gerginliği artırarak bir İran taşıyla birçok kuş vuracak. Siyonist lobiyi razı edecek, aşırı sağın baskısını hafifletecek, ara ılımlılıları kazanacak ve Netanyahu'nun gitmesi veya Filistin yönetiminin Hamas'la mücadeleyle meşgul olduğu bir zamanda yerleşimci projesini tamamlaması umuduyla vakit kazanacak.
İran'a yönelik kampanya sürecek ve tırmanacak. Bu ise Ahmedinejad'ın harika politikalarına ve başarılı açıklamalarına destek olacak. Fakat İran başlatmazsa iş savaş sürecine gitmez. Netanyahu yeni süreçte meramına ulaşacak. Çünkü herkes İran'dan konuşurken Filistin unutulacak. (londra'da Arapça yayımlanan El KUDSULARABİ gazetesi, 29Eylül 2009)
Kaynak: Zaman